25 Eylül 2021

Değişen iş dünyasının yeni normali: Gig ekonomisi

Kendi işlerinin patronu olanlar ve esnek çalışanların yarattığı bağımsız ekonomi modeline Gig ekonomisi” adı veriliyor. Pandemiyle birlikte ve gelişen teknolojinin yardımıyla giderek büyüyen bu modelin önümüzdeki birkaç yıl içerisinde popülaritesini artırması bekleniyor.

Pandemi hayatımızın her alanında değişimi zorunlu kılarken özellikle iş dünyasında daha büyük dönüşümlere neden oldu. Vakaların en yoğun olduğu dönemlerde uygulanan kapanma dönemleri, işverenler kadar çalışanları da olumsuz etkiledi. İş dünyasındaki en büyük değişim iş yapış şekillerinde meydana geldi. İş yapmanın giderek zorlaştığı bu dönemde teknoloji kurtarıcımız oldu. Bu sayede pek çok insan uzaktan çalışma fırsatı bulurken, birçoğu da dijital mecralardaki esnek işlere yöneldi. Aslında bu çalışma şekli her zaman vardı ama salgınla birlikte daha çok insan tarafından benimsendi. Teknolojinin gelişmesi ve bir kuruma bağlı kalmadan maddi kazanç edinebilme, her geçen gün daha fazla insanı cezbetmeye devam ediyor. Ve böylece bağımsız çalışanların oluşturduğu esnek “Gig pazarı” giderek büyüyor ve kendi ekonomisini yaratıyor.

Gig ekonomisi nedir?
Başlangıçta müzik sektöründe ortaya çıkan “Gig işler”, zamanla tüm sektörlere yayılmış durumda. Türkçe’de “müzikal ya da konserlerde kısa süreli sahneye çıkma” anlamına gelen Gig sözcüğü, iş dünyasına uyarlandığında serbest ve geçici bir çalışma şekli olarak ifade ediliyor. Bu iş modelinde çalışanlar, kısa vadede yapabilecekleri proje bazlı işler ya da görevler karşılığında belirli bir ücret alıyor. Ancak Gig ekonomisinde asıl olarak dijitalleşmenin giderek yaygınlaşmasıyla ortaya çıkan yeni iş fırsatları ve bu işleri yapanlar kastediliyor. Pandemiyle birlikte dijitalleşmenin artmasıyla kimi zorunluluktan kimi isteyerek bu modele yönelen insanlar, kendilerine internet üzerinden iş alanı yaratarak daha esnek ve serbest bir şekilde çalışabiliyor. Gig ekonomisi, müzisyen ve sanatçıların yanı sıra girişimcileri, yazılımcıları, e-ticaret yapanları, medya ve iletişimcileri, danışmanları ve dijital yoldan hizmet sunan herkesi kapsıyor.

Nasıl işliyor?
Amerika’nın önderlik ettiği Gig ekonomisinin en bilinen temsilcileri Uber, Airbnb ve Upwork gibi şirketler. Gig çalışanları olarak burada kastedilenler de taksi hizmeti veren sürücüler, evini kiralayan ev sahipleri ya da dönemsel iş arayan kişiler oluyor. Örneğin Upwork platformuna üye oldunuz diyelim. Burada yazılım, SEO, tasarım, makale ve benzer alanlarda işverenlerin açtığı ilanları görebiliyorsunuz. İşler kimi zaman proje bazlı kimi zaman bir defaya mahsus olabiliyor. Uzmanı olduğunuz alanı seçerek o alandaki işlere başvuru yapabiliyorsunuz. Böylece istediğiniz işleri tercih ederek kendi iş planınızı oluşturabiliyorsunuz.

Gig ekonomisinin büyüklüğü yalnızca Amerika’da 1 trilyon doları aşmış durumda. Neredeyse Amerika’da yüz kişiden 35’i Gig ekonomisinde yer alıyor ve görünen o ki birkaç yıl içinde halkın yarısı Gig ekonomisine katılım gösterecek. Gig ekonomisinin her geçen gün daha fazla büyümesiyle iş dünyasında birçok değişiklik öngörülüyor. Örneğin ileride, çalışanlar şirketlerle sözleşme imzalayabilecek ve işverenlerin çalışanlara karşı bazı yükümlülükleri kabul etmeleri gerekecek. İK departmanları ise bu çalışanlara yönelik yeni prosedürler geliştirmek zorunda kalacak.

Avantajları ve dezavantajları neler?
Çoğu kişi için Gig ekonomisinde çalışmanın en geçerli sebeplerinden biri işsiz kaldığında para kazanabilmek. Öte yandan aktif bir şekilde iş aramaya devam ederken para kazanabiliyor olmak da kişiye cazip geliyor. Kimileri de hem kariyerini hem de aile hayatını dengeli bir şekilde sürdürebilmek için özellikle bu tür işleri tercih ediyor. Böylece çalışmaya devam edebilirken, eşine ve çocuklarına daha fazla zaman ayırabiliyor. Kadınların iş dünyasına katılımlarını artıran “Gig işlere” emekli ve öğrenci kesimi de ilgi gösteriyor.

Diğer yandan çalışanlar aynı anda farklı platformlarda bulunarak iş alma şansını artırırken, kendi iş planlarını ve zamanlarını yönetebiliyorlar. Eğer doğru bir strateji belirleyebilirlerse aynı anda birçok iş yaparak daha fazla kazanç sağlayabiliyorlar. Ayrıca bir kuruma bağlı çalışmadıkları için işten çıkarılma ve performans kaygısından uzak oluyorlar. Bu çalışma şekli işverenler tarafından da kabul görüyor. Aradıkları donanımlı uzmanı daha kolay bularak daha düşük maliyetlerle yüksek verim elde edebiliyorlar.

Terazinin diğer tarafında ise çalışma şeklinin olumsuz tarafları bulunuyor. Örneğin işler kısa süreli ve geçici olduğu için net bir gelirin olmaması belirsizlik yaratıyor. “Gig ekonomisi”, çalışan hakları açısından da tehdit oluşturuyor. Bu tür işlerde sigorta güvencesi olmadan çalışanlar çoğu zaman sağlık ve emeklilik masraflarını kendi ödemek zorunda kalıyor. Kişinin bunu kendi başına yapması ise ekstra bir yükümlülük getiriyor. Ayrıca hastalık ve doğum izni ve işsizlik sigortasından da mahrum kalıyorlar. İşveren tarafında ise kurum kültürünü bilmeyen kişilerle çalışmak ürün ve hizmet kalitesine gölge düşürebiliyor.