26 Temmuz 2021

Ekonomik toparlanma, virüsün yörüngesine bağlı

Dünya ekonomisinde toparlanma sinyalleri gelmeye devam ediyor. Bu yıl için küresel büyüme beklentisi, ağırlıklı olarak yüzde 5’i aşarken uzmanların çoğu pandemi öncesindeki seviyelere ancak 2022 yılı ve sonrasında ulaşılabileceğini düşünüyor. Dünya Ekonomik Forumu Baş Ekonomistler Raporu, iyileşme yönündeki gelişmeleri gözler önüne sererken kırılgan ve riskli noktalara da ışık tutuyor.

Geçen yıl dünya ekonomisinin pandemiden aldığı ağır darbe büyük ölçüde atlatıldı ve toparlanma yönünde ardı ardına sinyaller gelmeye başladı. Gelişmiş ülkelerdeki dev mali destek paketleri ekonomiyi canlandırmada önemli rol oynarken, yaygınlaşan aşı uygulamaları ekonomik hayatın normale dönmesinde itici gücü oluşturuyor.
 
Dünya Ekonomik Forumu (WEF) bünyesindeki “Centre for the New Economy and Society” (Yeni Ekonomi ve Toplum Merkezi) tarafından üç ayda bir yayımlanan “Baş Ekonomistler Görünüm” Raporu'nun Haziran sayısında yer alan analizler de bu yönde. Kamu ve özel sektör kuruluşlarından baş ekonomistlerin danışmanlığına ve anketlere dayanan rapor, Covid-19 pandemisinin yol açtığı krize dönük olarak politika yapıcılar ve özel sektör liderlerinin eylem planlarına ışık tutmayı da amaçlıyor.
 
Raporda ekonomistler bir yandan birçok ülkede yaşanan iyileşmeye dikkat çekerken bir yandan da belirsizliklerin sürdüğüne vurgu yapıyor. Ülkeler bazında bakıldığında aşılara erişim olanakları ve hükûmetlerin finansal kaynak yaratma gücü bazında farklı yörüngelerin olduğu, altı çizilen bir diğer nokta. Yükselen borsalar ve emtia fiyatları küresel ekonomik servetin arttığını düşündürürken bu verilere rağmen, bazı ülkeler vaka ve vefat istatistiklerinde yeni dalgalar yaşıyor; 18 aydır insanlar hâlâ hastalığın stresi altında ve milyonlarca çalışan, küresel iş gücü piyasasından ayrıldı.
 
Bahar müjdesi
2021 yılı başında ardı ardına pek çok uluslararası kurumun yaptığı olumlu büyüme tahminlerinin arkasındaki en önemli dayanak, ABD’nin teşvik paketlerinin etkileri ve yüksek gelirli ülkelerde yaygınlaşan aşılama uygulamaları oldu. Bu gelişmeler küresel büyüme tahminlerine destek olan bir bahar müjdesi gibiydi. Bu doğrultuda, WEF Baş Ekonomistler Topluluğu içinde de 2021 yılı için küresel büyüme beklentisi, ortalama yüzde 5,5-6 aralığına yükseldi. Yüzde 6-6,5 oranında büyüme bekleyenlerin sayısı da az değil. Rapora veri oluşturan ankete katılan baş ekonomistlerin büyük çoğunluğu, küresel gayrisafi yurtiçi hasılanın (GSYH) Covid-19 öncesi seviyelere 2022’nin ilk yarısında geleceği yönünde görüş bildiriyor. Bu seviyelerin 2021’in ikinci yarısında yakalanabileceğini düşünen ekonomistlerin sayısı da ilk görüştekilere yakın.
 
Raporun odağında, düzelmeyi sağlayacak en önemli güçlerin yanı sıra bunu geciktirebilecek ya da raydan çıkarabilecek gelişmeler de yer alıyor. Baş ekonomistlerin analizlerine göre iyileşmeye giden yolu şekillendirecek olan, virüsün gelecekteki yörüngesi. Bir diğer etken ise aşılamaların yaygınlaşması ve gelecekteki olası mutasyonların etkisi. Yüksek gelirli ülkelerde toparlanma bugüne kadar büyük çaplı devlet destekleri sayesinde sağlandı. Acil durumlara karşı doğru müdahaleler geliştirildi.
 
Mali destek paketlerinin etkileri
WEF raporunun öne çıkardığı önemli noktalardan biri, pandemi döneminde alınan tedbirlerin ülkeler arasında büyük farklılıklar gösterdiği. En önemli mali paketlerden üçü ABD, Avrupa Birliği (AB) ve Çin’de hayata geçirildi. Baş ekonomistler, mevcut tabloya göre ABD’nin desteğini AB ve Çin’den çok daha büyük olarak değerlendiriyor. ABD hükûmeti tarafından hayata geçirilen acil önlem ve mali destek paketleri kapsamındaki harcamalar, GSYH’nin yüzde 25’ine ulaştı. Çin için bu oran yüzde 4,7 seviyelerinde kaldı. AB tarafından verilen destekler ise AB27 ülkeleri GSYH’sinin yüzde 10’unu oluşturdu. Gelecek Nesil AB Fonu (NGEU) kapsamındaki 750 milyar euro’luk (906 milyar dolar) paket, 2020’nin sonunda sonuçlandırıldı. 540 milyar euro’yu (652 milyar dolar) aşan acil rahatlama paketi ise Avrupa Komisyonu tarafından tahsis edildi.
 
ABD’nin dev paketinin dönüştürücü etkisi sınırlı
ABD’de GSYH’nin yüzde 11’ine karşılık gelen 2,3 trilyon dolarlık tahsisatı içeren CARES, Mart 2020’de çıkarılmıştı. Yıl sonunda Covid ve işsizlik yardımı, doğrudan teşvik ve pandemi kontrolü için ek kaynaklar kapsamında bu destek 868 milyar dolar daha genişletildi (GSYH’nin yüzde 4,1’i). Mart 2021’de, Amerikan Kurtarma Planı yürürlüğe girdi; 1 trilyon 844 milyar dolarlık mali teşvik (GSYH’nin yaklaşık yüzde 8,8’i), yakın zamanda ortaya çıkan altyapı planı (2,3 trilyon dolar) ve 10 yıldan fazla sürecek bir aile planı (2 trilyon dolar) ile yardımlar yüksek boyutlara ulaştı.
 
AB, Çin ve ABD paketlerinin etkilerini değerlendiren baş ekonomistler, dönüştürücü etki olarak bakıldığında AB paketinin öne geçtiği yargısına varıyor. Başka bir deyişle AB’nin paketinin dönüştürücü etkisini, miktarından daha yüksek olarak yorumluyorlar. ABD’de ise destek miktarının ancak yarısı kadar dönüştürücü etki olduğu düşünülüyor. Çin’deki destekler; salgını önleme ve kontrol etme, sağlık ekipmanları üretme, işsizlik sigortası, sosyal güvenlik katkıları gibi alanlara yönelik harcamaları artırmaya odaklanıyor. AB’de ise halk sağlığı açısından diğer ülkelere göre daha fazla sıkıntı çeken İspanya ve İtalya’nın yanı sıra Doğu Avrupa gibi yüksek borçlu ülkelerin paketten daha fazla yarar görmesi bekleniyor. AB’deki desteklerde dikkat çekici dönüştürücü yönlerden biri ise iklim değişikliğine kaynak ayrılması. Kaynağın yüzde 30’u iklim değişikliğinin etkilerini azaltmaya yönlendiriliyor.
 
Paketlerdeki eksik yön
Rapor için hazırlanan ankete katılan baş ekonomistlere göre kurtarma paketlerinin bazı boyutları şu anda eksik. Bazı katılımcılar, kısa vadeli etkilere uzun vadeli dönüştürücü desteklerden daha fazla yer verildiğine dikkat çekiyor. ABD’nin hanelere tahsis ettiği gelir transferinin krize katlanmayı sağlamayacağına ve yeşil altyapı için yeterince teşvik sağlanmadığına dair değerlendirmeler yapanlar da mevcut. İş gücüne, inovasyon ve dönüşüme, altyapı için dijitalleşmeye daha fazla yatırım yapılması gerektiği belirtiliyor.
 
Düşük ve orta gelirli ülkelerde ise farklı yönde bir sorun yaşanıyor. Baş ekonomistlerin yorumuna göre tahsis edilen fonları acil sağlık krizine yönlendiren bu ülkeler, uzun vadede uluslararası toplumun finansal desteğine ihtiyaç duymaya devam edecek. Bu kapsamda IMF tarafından sağlanan özel çekme hakları (SDR) önemli olacak. Yorumculara göre uluslararası toplumun yapması gereken; kredileri genişletmek yerine hibeleri artırmak, aşıların piyasaya sürülmesini ve uzun vadede yeşil yatırımları desteklemek. Raporda, makro düzeyde ekonominin gidişatı ve gelecekteki toplumsal ekonomik yapıya dair değerlendirmeler de yer alıyor. Birçok uzman, finansal desteklerin acil önlemler yerine mevcut ekonomik sistemin dönüştürmesi yönünde kullanılması çağrısı yapıyor.
 
İflas dalgaları ve işsizlikte artış endişesi
Raporda ele alınan sorulardan biri ise genişletilmiş finansal müdahalelerin toplum ve ekonomi dokusundaki yara izlerini önleyip önleyemeyeceği. Bunları birkaç başlıkta irdeleyen baş ekonomistler, potansiyel iflaslar tarafında büyük risk görürken, iş gücü piyasasının bunu takip edeceğini düşünüyor. Hâlihazırda küresel üretim ağının aldığı hasar, bu riskin kaynaklarından birini oluşturuyor. Baş ekonomistlere göre pandeminin ilk 15 ayında verilen cömert desteklerin ekonomileri su üstünde tuttuğu ortada. Şimdi hükûmetler iflas dalgalarına yol açmadan destekleri aşamalı olarak sona erdirme gibi bir zorlukla karşı karşıya. Avrupa Merkez Bankası, bu risk konusunda uyarılar yapıyor ve konu iyi yönetilemezse bir sonraki finansal kriz potansiyeline dikkat çekiyor.


Haberin tamamına Bizden Haberler dergisinin Temmuz sayısından ulaşabilirsiniz.