18 Ekim 2021

AB ile ticarette yeni sınav 

İklim krizinin etkileri son derece belirgin hâle gelirken, karbon emisyonlarını azaltma yönündeki çabalar da hız kazandı. İklim değişikliğiyle mücadelede ön saflarda yer alan AB’nin hayata geçireceği sınırda karbon vergisi düzenlemesi dünya ticaretinin dengelerini değiştirecek gibi görünüyor. Bu nedenle, kademeli olarak geçiş yapılacak yeni sistem için yalnız Türkiye değil, tüm dünya pozisyon almaya çalışıyor.
  
Avrupa Birliği (AB), 11 Aralık 2019’da Avrupa Yeşil Mutabakatı'nı açıkladığında karbon emisyonlarını 2030 yılına kadar 1990’a kıyasla yüzde 55 oranında azaltma ve 2050 yılına kadar karbon nötr ilk kıta olma yönünde iddialı bir hedef ortaya koydu. Birlik içinde bu hedef doğrultusunda uygulamalar hayata geçirilirken, birlik dışından gelebilecek olumsuz etkileri önlemek üzere yeni bir düzenleme yapılıyor. Bu çerçevede 14 Temmuz 2021 tarihinde açıklanan "Fit for 55" (55'e Uyum) Mevzuat Paketi Teklifi'yle sınırda karbon vergisi düzenleme mekanizması (SKD; Carbon Border Adjustment Mechanism– CBAM) gündeme geldi. SKD, AB dışından gelebilecek yüksek karbon salımına neden olan ürünlere vergiyle sınır getirecek.

Bunun arkasındaki düşünce Avrupa Komisyonu’nun web sitesinde şu sözlerle anlatılıyor: “Biz kendi iklim hedefimizi yükseltsek de ve AB üyesi olmayan ülkelerde daha esnek çevre ve iklim politikaları hüküm sürerken, ‘karbon kaçağı’ konusunda güçlü bir risk var. Yani AB’de yerleşik şirketler karbon yoğun üretimi yurt dışına taşıyabilirler. Gevşek standartların avantajı veya AB ürünlerinin yerini daha karbon yoğun ithalatlar alabilir.” Bu ifadeler, düzenlemenin çıkış noktasına ışık tutarken, SKD’nin yerli ürünlerle ithalat arasındaki karbon fiyatını eşitleyeceği ve üretimin daha az iddialı politikalara sahip ülkelere taşınmasıyla AB’nin iklim hedeflerinin baltalanmasının önleneceği vurgulanıyor.
 
Sistem nasıl işleyecek?
AB’nin diğer uluslararası yükümlülüklerine uygun olarak tasarlanan SKD sistemi şu şekilde çalışacak: AB’ye ithalat yapan şirketler, “mallar bu şartlar altında üretilseydi” hesabıyla, ödenecek karbon fiyatına karşılık gelen karbon sertifikaları satın alacak. SKD, AB üyesi olmayan ülkelerdeki üreticileri üretim süreçlerini “yeşil” hâle getirmeye teşvik ederek “karbon kaçağı” riskini azaltmayı hedefleyecek.

İlk etapta yüksek karbon kaçağı riski taşıyan demir-çelik, çimento, gübre, alüminyum ve elektrik sektörlerini kapsayacak olan yeni düzenleme teklifine göre 2023-2025 yılları arasında bir geçiş dönemi yaşanacak. Bu aşamada bu ürünleri ithal eden AB menşeli ithalatçılar herhangi bir ödeme yapmayacak, sadece ithal edilen ürünlerde bulunan emisyonlar raporlanıp bildirilecek. 2026 yılında başlayacak uygulama döneminde ise AB ithalatçılarının ulusal makamlara kayıt yaptırarak ürünlerde bulunan emisyonlara karşılık gelen sertifikalar satın almaları gerekecek. Sertifikaların maliyeti, haftalık Emisyon Ticareti Sistemi (ETS) fiyatlarına dayalı olarak hesaplanacak. Sistemin yeni sektörlere genişletilip genişletilmeyeceği konusu da Avrupa Komisyonu tarafından değerlendirilecek.
 
Benzer uygulamalar hâlihazırda var
Sınırda karbon düzenleme mekanizmaları, belirli elektrik ithalatına ayarlamanın uygulandığı California gibi bazı bölgelerde hâlihazırda yürürlükte. Kanada ve Japonya gibi bazı ülkeler de benzer girişimler planlıyor. Ayrıca IMF ve OECD yakın zamanda bu tür önlemlerin sera gazı emisyonlarını azaltmaya yönelik uluslararası çabaları nasıl destekleyebileceğini incelemek için çalışmalar yürüttü. G20 maliye bakanları 9-10 Temmuz 2021 tarihli toplantılarının ardından yayınladıkları bildiride , karbon fiyatlandırma mekanizmalarının kullanımı konusunda daha yakın uluslararası koordinasyon ihtiyacına da değindiler.
 
Türkiye eylem planı yaptı
Türk ihracatçıları için, toplam ihracatının yaklaşık yarısını yaptığı, en büyük ihraç pazarı özelliği taşıyan AB 27 ülkelerindeki bu yeni düzenleme, büyük bir vergi yükünü de beraberinde getirecek. Taslak düzenlemeye göre üç yıllık ödemesiz bir dönem söz konusu. Sonrasında sektörler ihracata konu olan ürün ve hizmetlerin karbon salımını belirlenen standartlara göre düzenlemezse vergi yüküyle karşı karşıya kalacak. TÜSİAD tarafından geçtiğimiz yıl yayımlanan “Ekonomik Göstergeler Merceğinden Yeni İklim Rejimi” başlıklı raporda da SKD'nin Türkiye ihracatçılarına maliyeti şöyle hesaplanıyor: Ton başına vergi 30 euro olursa 478 milyon euro ila 1 milyar 85 milyon euro, ton başına vergi 50 euro olursa 797 milyon euro ila 1 milyar 809 milyon euro vergi gündeme gelecek.

Bu çerçevede Ticaret Bakanlığı, olası etkilere karşı hazırlıkları başlattı. İklim değişikliğiyle mücadele politikalarına uyum sağlamayı hedefleyen ve ihracatta rekabetçiliği güçlendirecek bir yol haritası kapsamındaki “Yeşil Mutabakat Eylem Planı”nı yayımladı. Mutabakata uyum sağlamayı amaçlayan plan, AB ile ticarette olası engelleri ortadan kaldırmayı amaçlıyor. AB politikalarıyla uyumlu bir şekilde atılabilecek adımların değerlendirilmesine yönelik eylemler ortaya konulurken düzenlemeye tabi olabilecek öncelikli imalat sanayi sektörlerinde sera gazı salımının azaltılmasını desteklemek amacıyla ülkenin yol haritası belirlenecek. Sanayiden kaynaklı sera gazı emisyonlarının izlenmesine yönelik sistem, ihtiyaçlara göre geliştirilecek. Geliştirilecek olan sistem, kurulması durumunda, AB Emisyon Ticaret Sistemi’yle uyumlu olacak.
 
Avantaja çevrilebilir
Şu anda Türkiye dış ticareti için risk olarak algılanan yeni düzenlemeler, aynı zamanda yeşil dönüşüm için önemli bir fırsat olarak da görülüyor. Şubat 2021’de Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, AB’nin sınırda karbon düzenlemeleriyle ilgili olarak “AB’deki bu gelişmeleri iyi okur ve gerekli önlemleri zamanında hayata geçirebilirsek bu dönüşümü büyük bir avantaja çevirebiliriz” açıklamasını yapmıştı. TÜSİAD tarafından 4 Haziran tarihinde düzenlenen “Avrupa Yeşil Mutabakatı-İklim Nötr Hedefi için İş Dünyası Çabaları” webinarı’nda da konu masaya yatırıldı. Toplantıda, TÜSİAD Çevre ve İklim Değişikliği Çalışma Grubu Başkanı Fatih Özkadı, yeşil dönüşüme yönelik hazırlanacak kapsamlı bir yol haritasının, AB ile Gümrük Birliği’nin hızlandırdığı dönüşümde sektörlerin küresel rekabet gücünü daha da artıracağına vurgu yaptı. Özkadı, şunları söyledi: “TÜSİAD’ın ‘Ekonomik Göstergeler Merceğinden Yeni İklim Rejimi Raporu’na göre, ülkemizde hayata geçirilecek bir emisyon ticaret sistemi ile elde edilecek fonun, gerekli yeşil yatırımlara ayrılması durumunda, 2030’da millî gelire pozitif katkı sağlanabileceği değerlendirilmektedir. Yenilenebilir enerji ve enerji verimliliğinin merkeze alındığı böyle bir modelde, ülkemiz AB standartlarında bir iklim politikası izlerken, aynı zamanda ekonominin dönüşümünü hayata geçirmesi mümkün olabilecektir. Böylece AB’nin büyüme stratejisi olarak duyurduğu Avrupa Yeşil Mutabakatı Türkiye için, sürdürülebilir kalkınmayı hedefleyen bir dönüşümün aracı olarak yepyeni bir fırsat olarak değerlendirilebilir. Bu doğrultuda, önümüzdeki dönemde, yeşil dönüşüme yönelik hazırlanacak kapsamlı bir yol haritası, AB ile Gümrük Birliği’nin hızlandırdığı dönüşümde sektörlerimizin küresel rekabet gücünü daha da artıracak, yatırım ortamında öngörülebilirliğin tesis edilmesine de katkı sağlayacaktır.”

Haberin tamamına Bizden Haberler'in Ekim sayısından ulaşabilirsiniz.