27 Mayıs 2021

Toplumsal cinsiyet eşitliğine pandemi darbesi

Ekonomi ve sosyal hayata büyük darbe vuran Covid-19 salgını, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin daha da büyümesine neden oldu. Küresel ölçekte cinsiyet uçurumunun kapanması için öngörülen süre yükselirken, Koç Topluluğu'nun uzun süredir altını çizdiği gibi, kadınların toplumsal ve ekonomik hayata katılımının önünü açmak, daha da önemli hale geldi.
  
Geçtiğimiz haftalarda Dünya Ekonomik Forumu’nun (WEF) web sitesinde yer alan bir makale, “Kadınlara yapılacak yatırım, pandemi sonrasında toparlanmanın anahtarı” başlığını taşıyordu. Analizde, McKinsey Global Insitute’un hazırladığı bir rapora dikkat çekilerek toplumsal cinsiyet eşitliğini esas alan önlemler alınmazsa, küresel gelirde 2030 yılına kadar 1 trilyon dolarlık kayıp yaşanacağı anlatılıyordu. Kuşkusuz, bu, meselenin sadece ekonomik boyutu... İnsani boyut ise daha da önemli. Dünyanın dört bir yanında pandemi döneminde işsiz kalan, evde şiddet gören kadınların ve eğitimi aksayan kız çocuklarının öyküleri giderek daha fazla dikkat çekiyor.

Küresel salgında daha da kritik bir konu haline gelen toplumsal cinsiyet eşitliği, ESG (çevresel, sosyal ve kurumsal yönetişim) kapsamında da en çok göz önünde bulundurulan başlıklardan biri. Yalnızca Türkiye’nin değil pek çok gelişmiş ülkenin de gereken şartlara ulaşamadığı bu kritik mesele, farklı boyutlar içeriyor. Kadınların iş hayatına eşit katılımının sağlanması, kadınların ve kız çocuklarının erkeklerle eşit şartlarda eğitim ve sağlık hizmeti alması, siyasette daha fazla görev üstlenmesi, arazi ve mülk sahipliğinde eşit haklara sahip olması bunlardan bazıları. Birleşmiş Milletler (BM) verileri, bu alanlarda 15 yıl öncesine göre bazı önemli aşamalar kaydedildiğini gösteriyor. 2000 yılından beri cinsiyet eşitliğini çalışmalarının merkezine alan BM Kalkınma Programı’nın (UNDP) açıklamalarına göre günümüzde, 15 yıl öncesine göre daha çok sayıda kız çocuğu okula gidiyor; birçok bölgede ilköğretimde cinsiyet eşitliği sağlanmış durumda. Tarım dışında ücretli işgücünün 1990 yılında yüzde 35’ini oluşturan kadınlar artık yüzde 41’ini oluşturuyor.

Ancak araştırmalar olumluya giden resmin, küresel pandemi yüzünden yine değiştiğini gösteriyor. Çocukların okula gidemediği, herkesin evde olduğu dönemde kadınlar bakım işlerini üstlenirken ekonomik ve toplumsal hayattan daha fazla çekilmek zorunda kaldı. Pandeminin ekonomik etkilerinden en ağır darbe alan sektörlerde yoğun olarak istihdam edilmeleri ve daha çok güvencesiz, kayıtsız işlerde çalışmaları nedeniyle kadınlar ekonomik olarak daha çok etkilendiler. Çocukların evden eğitimde ebeveynlerin desteğine ihtiyaç duyması da birçok kadının evde bulunmayı tercih etmesine ya da buna mecbur kalmasına neden oldu.
 
İş arama çabası azaldı
Kadınların da çalışması gerektiğine dair toplumsal beklenti ve kadınların iş arama çabası da salgından olumsuz yönde etkilendi. Bu durum, Türkiye’de yapılan bir araştırmaya da yansıdı. Binyaprak, XSIGHTS ve Marketing Türkiye’nin yaptığı İstihdamda Kadın Araştırması’na göre 2018 yılında, toplumun yüzde 68’i “kadınlar ailelerinin ekonomik ihtiyaçlarını karşılamak zorundadır” ifadesine katılırken, bu oran 2021 yılında yüzde 39’a düştü. 2018’de her 10 kadından 7'si ailesinin ekonomik ihtiyaçlarını karşılaması gerektiğini düşünürken, 2021’de bu oran 10'da 4'e düştü. Çarpıcı araştırmadan çıkan sonuçlara göre; pandemi ile birlikte, halihazırda istihdamda olmayan ama “gelecekte iş arayacağım” diyen kadınların oranı üç yıl içinde yüzde 57’den yüzde 43’e gerilerken, “ülkede insanlar iş bulamıyorsa, çalışmak kadınlardan çok erkeklerin hakkıdır” diyen kadınların oranı da aynı dönemde yüzde 25’ten yüzde 29’a yükseldi.

Araştırmaya göre salgının ekonomik, sosyal ve psikolojik sonuçlarından dolayı, kadınların istihdama katılma planları ve motivasyonları düşüyor. Bunun temel sebeplerinden bir tanesi çalışma ve çocuk bakma ikilemi. Nitekim “çalışan annenin çocuğu bundan olumsuz etkilenir” ifadesine katılanların oranı 2018'de yüzde 31 iken, bugün yüzde 50’ye yükseldi. Bu ifadeye katılan çalışan kadınların oranı çalışmayan kadınların oranına göre oldukça yüksek. Diğer yandan kadınlar ile erkekler arasında yüzde 15,6 olan ücret eşitsizliğinin pandemiyle daha da arttığı görülüyor.
 
Uçurum daha da büyüdü
Toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda yapılan küresel araştırmalar da pandeminin kadınlar üzerindeki olumsuz etkilerini yansıtıyor. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO), LinkedIn ve Ipsos tarafından yapılan analiz pandemide kadınların ekonomik açıdan daha büyük sıkıntılar yaşadığını gösteriyor. Buna göre, çalışan kadınların yüzde 5’inin, erkeklerin ise yüzde 3,9’unun işlerini kaybettiği tahmin ediliyor.

Dünya Ekonomik Forumu’nun “Küresel Cinsiyet Eşitsizliği” (Global Gender Gap) 2021 araştırmasına göre ise Covid-19 kriziyle birlikte küresel ölçekte cinsiyet uçurumunun kapanması için öngörülen süre 99,5 yıldan 135,6 yıla çıktı. Bu, raporun ilk yayımlanmaya başladığı 2006’dan bu yana görülen en büyük gerileme oldu.

Ekonomik fırsatlar, sağlık, eğitim ve siyasi liderlik olmak üzere dört alt endekste kadınların ve erkeklerin durumunu inceleyen araştırmaya göre geçen yıl pandemi, cinsiyetler arasındaki eşitsizliği daha da güçlendirdi. Covid-19 salgını dijitalleşme ve otomasyona hız katarken, kadınların ekonomiye katılımına da büyük zarar verdi ve onların en çok faaliyet gösterdiği sektörler pandeminin en sert vurduğu sektörler arasında yer aldı. Buna eklenen evde bakım sağlama baskısı, birçok sektörde cinsiyet eşitliğine giden ilerlemeyi durdurdu. Rapora göre ekonomik gerileme kadınları erkeklerden daha şiddetli etkilerken önceden kapatılmış olan eşitsizliklerin kısmen yeniden açılmasına neden oldu.

Bu yılki rapora göre eşitsizliğin en büyük olduğu alan, daha önceki yıllarda olduğu gibi siyaset. 156 ülkeyi kapsayan endekste kadınlar 35.500 milletvekilliğinin sadece yüzde 26’sını alabilmiş durumda. Dünya çapında 3.400’den fazla bakanın yüzde 22,6’sı kadın. Siyasette cinsiyet eşitliğine ulaşmanın 145,5 yıl alacağı tahmin ediliyor. Cinsiyet eşitsizliğinin en fazla olduğu ikinci alan ise ekonomik katılım. Açığın kapanması için gereken sürenin 267,6 yıl olduğu tahmin ediliyor.
 
Koç Topluluğu Türkiye’de öncü
Toplumsal cinsiyet eşitliğinde pandemiyle birlikte büyüyen uçurumun kapatılmasında özel sektörün çalışmaları önemli bir yer tutuyor. Birleşmiş Milletler Kadın Birimi'nin (UN Women) dünya çapında 2014 yılında başlattığı ve Koç Topluluğu'nun Türkiye'de ana destekçisi olduğu HeForShe hareketi, bu doğrultuda kapsamlı faaliyetler yürütüyor.

10x10x10 Etki Programı kapsamında iş dünyasından seçilen 10 küresel liderden biri olan Ömer M. Koç, Küresel Etki Liderleri HeForShe etkinliğinde yaptığı konuşmada, ayrımcılığı tetikleyen kalıplara ve önyargılara karşı çıkmanın önemli bir sorumluluk olduğunun altını çizerek, “Kadın ve erkeğin eşit temsil edildiği çalışma hayatı, ortak hedefimizi oluşturuyor. Toplumsal cinsiyet eşitliği için kadınların ekonomik ve sosyal hayatta güçlenmesini sağlamalıyız” diyerek yön göstermişti.

TÜSİAD Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Çalışma Grubu’nda da aktif rol alan Koç Topluluğu, ayrıca, geçtiğimiz aylarda Birleşmiş Milletler Kadın Birimi (UN Women) tarafından kurulan ve önümüzdeki 5 yıl boyunca toplumsal cinsiyet eşitliği çalışmalarına yön verecek “Nesiller Boyu Eşitlik Forumu” (The Generation Equality Forum) liderleri arasında yerini aldı. Burada, Teknoloji ve İnovasyon Eylem Grubu liderlerinden biri olarak, toplumsal cinsiyet eşitliğinin küresel ölçekte sağlanması çalışmaları konusunda önemli bir görev daha üstlendi.
 
En iyi performans gösteren ülkeler
Küresel Cinsiyet Eşitsizliği (Global Gender Gap) 2021 raporuna göre eşitsizliğin en az olduğu üç ülke İzlanda, Finlandiya ve Norveç. Türkiye ise endekste 133. sırada yer buluyor. Bu yılki raporda en iyi gelişme gösteren ülkeler ise eşitsizliği en az yüzde 4,4 azaltan Litvanya, Sırbistan, Doğu Timor, Togo ve Birleşik Arap Emirlikleri. Rapora göre eşitsizliği en hızlı kapatacağı öngörülen bölge, Batı Avrupa. Burada farkın 52,1 yılda kapanacağı tahmin ediliyor. Bu süre Kuzey Amerika’da 61,5 yıl ve Latin Amerika ve Karayipler’de ise 68,9 yıl. Eşitsizliğin kapanmasının Sahra Altı Afrika’da 121,7 yıl, Doğu Avrupa ve Orta Asya’da 134,7 yıl, Doğu Asya ve Pasifik’te 165,1 yıl, Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da 142,4 yıl ve Güney Asya’da 195,4 yıl süreceği tahmin ediliyor.

Salgının kadınlar üzerindeki olumsuz etkilerine karşı etkili müdahalaler hayata geçirerek, toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasında liderlere önemli görevler düşüyor. İstihdam alanında kaybedilen zemini düzeltmek ve kalıcı olabilecek olumsuz izleri silmek için liderler açısından fırsatlar sunan bu ortamda cinsiyete duyarlı toparlanma stratejileri geliştirmek gerekiyor. Cinsiyet eşitliğinin sağlandığı, daha dayanıklı  ekonomiler inşa ederek kapsayıcı işyerlerine yatırım yapmak, daha adil bakım sistemleri kurmak, kadınların liderlik pozisyonlarına yükselmesinin önünü açmak, yeniden beceri kazanmaya ve yeniden konumlandırmaya yönelik toplumsal cinsiyet merceği geliştirerek cinsiyet eşitliğini işin geleceğine yerleştirmek en önemli hedefleri oluşturuyor.