07 Mayıs 2021

Yapay zekâ iklim değişikliğine çözüm olabilir mi?

Sanayi devriminden beri süregelen bilinçsiz tüketim, plansız şehirleşme, nüfusun sürekli olarak artması, çevrenin tahrip edilmesi gibi nedenlere bağlı olarak ortaya çıkan iklim değişikliği, gerekli önlemler önlem alınmadığı takdirde uygarlığı yok edecek boyutlara ulaşacak. Bu gidişata dur demek için bir araya gelen bilim insanları, son yıllarda yaşamımızda büyük bir yer kaplayan yapay zekânın bu yaraya merhem olacağı görüşündeler. Peki, ama gerçekten de iklim değişikliği sorunu yapay zekâ ile çözülebilir mi?

70 ülkeden 300 bilim insanının ortaklaşa hazırladığı IPCC (Hükûmetlerarası İklim Değişikliği Paneli) 5. Değerlendirme Raporu’na göre gerekli önlemler alınmadığı taktirde çok kısa bir süre içinde su yoksunluğu, kuraklık, tarımda verimliliğin düşmesine bağlı olarak insanlar gıda fiyatlarında yüzde 85’e varan pahalılaşmayla karşı karşıya kalacak. Bu da haliyle gelecekte su ve gıda savaşlarının yaşanabileceği anlamına geliyor. Üstelik bu belki birçoğumuzun da bizzat deneyimleyeceği bir süreç olacak. Bu nedenle bilim insanları, girişimciler ve hükümetler tüm dünyayı derinden etkileyecek olan bu soruna çözüm olabilecek uygulamaları hayata geçirmek için yapay zekânın yardımına başvuruyor. Peki, ama daha iyi ve sürdürülebilir bir gelecek inşa etme yolunda yapay zekâ bize nasıl yardım eli uzatacak?

Çevresel değişimleri azaltmamızda ve geleceğe uyum sağlamamızda yapay zekâ bize nasıl yardımcı olabilir? Pennsylvania Üniversitesi’nden David Rolnick önderliğinde bir araya gelen bilim insanlarının yanı sıra Google Brain’nin kurucusu ve önde gelen AI girişimcisi ve eğitimcisi Andrew Ng, DeepMind’in kurucusu ve CEO’su Demis Hassabis, Microsoft Research Genel Müdürü Jennifer Chayes ve Turing Ödülü sahibi Yoshua Bengio’nun da katkılarıyla düzenlenen toplantıda makine öğreniminin dünyanın sürdürülebilirliğine olan katkısı mercek altına alındı. Yapılan çalışmalar sonucunda makine öğrenmesi ile çözüme ulaştırılabilecek problemler kamuoyu ile paylaşıldı. İşte karşınızda o problemlerden bazıları…

Ne kadar enerji talebine ihtiyacımız olduğuna dair tahminler geliştirilebilir
Modern yaşamın beraberinde getirdiği bilinçsiz tüketimin en kolay gözlemlenebileceği alanlardan birisi de enerji tüketimi. Hepimiz enerji kaynaklarımızın sonsuz olduğu düşüncesi ile hareket ediyoruz. Sorumsuzca tükettiğimiz enerji kaynakları da bize uzun vadede iklim değişikliği olarak geri dönüyor. Bu nedenle bireylerin ve kurumların enerji ihtiyaçları doğru bir şekilde tespit edilmeli. Halihazırda enerjiye olan talebi tahmin eden algoritmalar mevcut. Ancak bu algoritmalar yerel hava değişimleri ve bireylerin davranışları gözlemlenerek daha da detaylandırılıp geliştirilebilir ve iyileştirilebilir.

Yeni malzemeleri insanlığın kullanımına sunabilir
İklim değişikliğini etkilerini minimuma indirmek için enerjiyi toplayan, depolayan ve  daha küçük karbon ayak izine sahip yeni malzemelerin geliştirilmesi son derece önemli. Ancak ne yazık ki bu süreç insan eliyle yürütüldüğünde kimi zaman oldukça uzun süreler alabiliyor Hâlbuki yapay zekâ farklı kimyasal içerikleri kullanarak yüzlerce kombinasyonlar oluşturabilir ve böylece süreci kısaltarak sonuca kolayca ulaşılmasına olanak sağlayabilir. Yakın bir zamanda CO2 emisyonu standartlarına uymayan ürün, hizmet ve işletmelerin çalışma izni bile alamayacaklarını düşünürsek yapay zekânın yeni materyallerin geliştirilme aşamasında kullanılmasının kaçınılmaz son olacağı açıkça görülüyor. Örneğin, çelik ve çimento küresel sera gazı emisyonlarının yaklaşık % 10’unu oluşturuyor. Bunların yerine geçebilecek çevreci materyallerin piyasaya sürülmesi ile iklim değişikliğinin etkilerini minimuma indirmek konusunda son derce büyük bir yol kat edileceğine kesin gözüyle bakabiliriz.

Lojistik faaliyetlerin optimize edilmesi
Dünya üzerinde her gün milyonlarca farklı türde sevkiyat gerçekleşiyor. Küreselleşmenin de etkisiyle artan lojistik faaliyetler sera gazı ve karbondioksit emisyonlarında yükselmeye dolayısıyla küresel ısınma ve iklim değişikliğine yol açarak çevre ve insan sağlığını tehdit eden çok ciddi olumsuz etkilere neden oluyor. Hâlbuki yapay zekâ sayesinde farklı göndericiler bir araya toplanarak, en iyi rotalar seçilerek, toplam yolculuk sayıları minimumda tutularak lojistik sektörünün iklim değişikliği üzerindeki payı en aza indirgenebilir. Bu şekilde insan kaynaklı hataların önüne de geçilerek maksimum verimlilik de sağlanmış olur.

Enerji verimli binaların üretilmesi
Akıllı binalar gündelik yaşamımıza büyük bir konfor getirmenin yanında iklim değişikliğinin de minimuma indirilmesi konusunda son derece faydalı buluşlardan. Isıtma, soğutma, havalandırma gibi ihtiyaçlar yapay zekanın da yardımıyla günlük hava durumu tahminleri önceden öğrenilerek ve bina doluluk oranına göre ayarlanarak optimum şekilde sağlanabilir. Öyle ki yapılan araştırmalar akıllı ve yeşil bina konseptine sahip olan yaşam alanlarında ısıtma, soğutma ve havalandırma sistemlerinin yapay zekâ ile yönetildiği zaman binanın metrekaresine göre %20 ile % 40 arasında enerji tasarrufu elde edildiğini ortaya koyuyor.

Tedarik zincirlerinin optimize edilmesi
Tıpkı nakliye rotalarının yapay zekâ tarafından en elverişli şekilde haritalanabildiği gibi gıda, giyim, ev eşyası gibi tüketim ürünlerinin tedarik zincirlerindeki verimsizlikler ve karbon emisyonları da yapay zekâ sayesinde minimuma indirilebilir. Zira yapay zekâ pek çok yerden aldığı verileri analiz ederek arz ve talebi gerçeğe yakın bir şekilde tahmin edebilir, daha çevre dostu ürünler üretilmesini teşvik edebilir, hatta üretim ve nakliye aşamaları sonucunda ortaya çıkan atıkların gözle görülür bir şekilde azalmasına da katkı sağlayabilir.

Daha verimli tarım uygulamalarına imza atılabilir
Günümüzde tarım faaliyetleri ne yazık ki bilinçli bir şekilde yapılmıyor. Atalarımızdan kalan yöntemlerle yapılan tarım faaliyetlerinden hem maksimum verim bekleniyor hem de iklim değişikliğine neden olan faktörlerin azaltılması umuluyor. Ancak ne yazık ki onlarca hatta belki yüzlerce dönüm arazide tek bir ürün üretilmesi üzerine kurulu bir tarım anlayışı ile bu pek de mümkün değil. Bu yöntem çiftçilerin işlerini kolaylaştırıyor ancak uzun vadede toprağın verimini de düşürüyor. Toprağın verimi düşünce de çiftçiler azot bazlı gübreleri kullanmaya başlıyorlar. Hâlbuki bu gübreler karbondioksitten 300 kat daha güçlü bir sera gazı olan azot okside dönüşebilme özelliğine sahipler. Bu nedenle tarım alanında da yapay zekânın yardımına başvurulması hem verimliliğin artırılması hem de iklim değişikliğinin önlenmesine katkıda bulunulması açısından son derece önemli. Çünkü yapay zekâ çiftçilerin tarlalarını daha verimli bir şekilde ekip biçmelerine yardımcı olmanın yanı sıra geliştirdiği algoritmalar sayesinde toprağı ve ürünü izleyerek bitkilerin gelişim durumu, kullanılacak ilaç miktarı, hastalık tehditleri gibi durumları tespit edilebilir, tarlanın gübre ihtiyacının hangi dönemlerde azaldığını bu dönemde hangi ürünlerin ekilmesinin verimli olacağına dair tahminlemelerde bulunabilir.

Ormanların yok edilmesinin önüne geçilebilir
Tarım arazilerini genişletmek isteyen insanoğlunun ormanlık alanları yok etmesi, madencilik faaliyetleri, bilinçsiz yapılan kesimler, toprak kayması, kuraklık ve doğal afetler gibi birçok sebebe bağlı olarak ormanlık alanlar her yıl artan bir hızla yok oluyor. Ormansızlaşmanın küresel sera gazı emisyonlarının ortalama % 10’una katkıda bulunduğu ise artık herkes tarafından bilinen bir gerçek. Elbette ki bunun önlenmesi mümkün ama söz konusu süreç hem iş gücü hem zaman ve finansal açıdan oldukça maliyetli. Ancak yapay zekanın sürece entegre edilmesiyle uydu görüntüleri ve bilgisayar görüşü kullanılarak büyük metrekarelerdeki bitki örtüsünde meydana gelen değişimler saptanabilir, sese duyarlı sensörler sayesinde yerdeki hareketlilik tespit edilerek kaçak faaliyetlerin önüne geçilebilir.