14 Aralık 2021

Pazartesi sendromunun 5 nedeni

Eğer her cuma içinizi bir sevinç kaplıyor ancak takvimler pazar gününü gösterdiğinde ise anlam veremediğiniz bir mutsuzluk ve stres hali baş gösteriyorsa siz de pazartesi sendromunun pençesine düştünüz demektir. Peki, ama diğer günlerden aslında pek de farkı olmayan pazartesi günü neden çalışanların ortak kabusu? Pazartesinin kötü şöhretinin nedenlerini 5 başlıkta inceliyoruz.
 
En sevilmeyen gün hangisi diye bir anket yapılsaydı eminiz ki pazartesi açık ara birinci olurdu? Neden olmasın ki? Aile ve arkadaşlarla yapılan uzun kahvaltılar, kısa geziler,  akşam geç saatlerde kadar film izlemeler, sabah geç uyanmalar hep hafta sonu ile ilişkiliyken pazartesinin payına sabah erken uyanmalar, işe gitmek için trafikte geçirilen saatler, uzun ve stresli toplantılar, bitmek bilmeyen işler düşüyor. Haliyle de pazartesi günü çalışanlar tarafından pek de sevilmiyor. Hatta kimi zaman sadece sevilmemekle de kalmıyor bazen psikolojik sendrom yaratabilecek kadar büyük bir etkiye bile sahip olabiliyor. Pazartesi gününün neden sevilmediğini sizler için 5 adımda özetledik.
 
Biyoritmin bozulması
İnsan fiziksel, duygusal ve zihinsel biyoritm olarak adlandırılan döngülere göre programlanarak dünyaya gelir. Doğumdan ölüme kadar geçen süre içerisinde kesintiye uğramadan devamlılığını sürdüren bu döngülere biyoritm adı verilir. Bedensel ritimlerin davranışlarımız ve psikolojimiz üzerinde birebir etkisi vardır. Örneğin zihnimiz biyolojik saatimize bağlı bir şekilde fonksiyonlarını sürdürür. Vücudumuz güneşin doğuşuna göre programlanmıştır. Yani ne karanlıkta kalkmak ne de öğlen saatinde uyanmak vücudumuz için ideal değildir. Modernleşme ve sonrasında profesyonel iş kollarının ve mesai kavramının da ortaya çıkmasıyla birlikte hafta içi erken hafta sonu da daha geç uyanma işte bu biyolojik saate olumsuz bir yönde etkide bulunuyor. Yani sizin bir hafta sonum var zaten azıcık dinleneyim diyerek öğlen saatlerinde kalkmanız aslında size yarar değil zarar olarak geri dönüyor. Daha net bir şekilde ifade etmek gerekirse hafta sonunda normalden daha fazla zamanı uykuda geçirmek vücut saatimizin bozulmasına bu durum da ertesi gün uyanmakta daha da zorlanmamıza ve sonuç olarak da mutsuz, stresli bir gün geçirmemize sebep oluyor.
 
Özgürlüğünün elinden alındığı hissi
Hafta sonu demek tamamen kendi tercih ve isteklerinizin doğrultusunda şekillendirilen 48 saat demek. Nereye isterseniz gidebilirsiniz, kiminle isterseniz buluşabilirsiniz, bir arada geçirilecek süreye siz karar verebilirsiniz. Hâlbuki işte geçirilen haftanın diğer 5 günü sizin istekleriniz dışında şekillenir. Zorunlu bir arada oluşlar, size bir zincire vurulmuş hissi veren işler… Özgürce geçirilen hafta sonundan sonra işe dönmek, bu nedenle insanların pek çoğuna özgürlüğünün elinden alındığı hissiyatı oluşturur. Zira bağımsızlıktan sonra gelen sorumluluklarla dolu saatler özgürlüğü kaybetme hissiyle ilişkilendirilir.
 
İşyeri ortamından ve iş yerindeki konumdan memnuniyetsizlik
Pazartesi sendromu yaşayan pek çok insanın bu hissinin temelinde iş yerini ya da iş yerindeki ortamı sevmemesi yatıyor. Aman ne olacak altı üstü iş, sevilmese de katlanılır demeyin. Zira bu pek de mümkün değil. Çünkü yaşamınızın neredeyse yarısını iş yerinde ve iş yerindeki insanlarla geçiriyorsunuz. Hatta kimi zaman bu insanları anne-babanızdan, eşinizden ve çocuklarınızdan bile daha çok görüyorsunuz. Sevmediğiniz insanlarla bir arada olma zorunluluğu ise motivasyonun düşmesine neden oluyor. Hatta bununla ilgili Gallup tarafından yapılan bir araştırma bile mevcut. 142 ülkede çalışanlar üzerinde yapılan ankete göre çalışanların %63’ünün işi için motivasyonu olmadığını ve pazartesi günlerini bu nedenle sevmediklerini gösteriyor. Bu da haliyle pazartesi sendromunu beraberinde getiriyor.
 
Bilinmezliğin yarattığı korku
Kaygıların en büyük nedenini bilinmezlik oluşturur. Zira her birey yaradılışı gereği kendini güvende hissetmek için mevcut duruma ve kısa vadede karşılaşacağı olaylara dair bir takım bilgilere sahip olmak ister. Aksi taktirde kaygıyla karışık bir korku hali baş gösterir. Özellikle keyifli ve dingin geçen bir hafta sonunun ardından iş yaşamında kendisini neler beklediğini bilememek ya da buna dair bir öngörüde bulunamamak haliyle de pazartesi sendromunun ortaya çıkmasına neden olur.
 
Yaygın inanış ve fikirlerin etkisinde kalmak
Yıllardır büyüklerimizden ya da sosyal çevremizden hep pazartesinin zor olduğunu, hafta sonundan sonra odaklanma problemi yaşanıldığını, verimliliğin diğer günlere göre daha düşük olduğunu dinleyip durmuşuzdur. Haliyle de bu ifadeler bizim beynimize kazınmıştır biz de bu ifadeleri zaman içerisinde içselleştirmişizdir. Bir süre sonra aksini düşünsek dahi biz de bu ifadelere inanmaya başlamışızdır. İşte pazartesinin günah keçisi ilan edilmesinin sebeplerinden bir de bu genel yaygın kanıdır.