07 Temmuz 2022

Kaygı hayatınızı yönetmesin!

Gün içerisinde karşılaştığınız pek çok durum sizde üzüntü, sevinç, korku ve kaygı duygularının ortaya çıkmasına neden olabilir. Uzmanların da  altını defalarca kez çizdiği üzere bu duygular dozajında olduğu sürece faydalı bile olabilir. Ancak kaygıyı yoğun bir şekilde hissetmek yaşam kalitesini olumsuz yönde etkilemekle kalmayıp, sağlık problemlerini de beraberinde getirebilir. Peki anksiyete (kaygı) bozukluğunun belirtileri nelerdir? Nasıl teşhis edilir? Anksiyete hakkında merak edilenleri Koç Üniversitesi Hastanesi Psikiyatri Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Vedat Şar, sizler için anlattı.


Anksiyete gündelik dilde korku, kaygı, iç sıkıntısı ya da bunalma olarak ifade edilir. Bu duyguların yanısıra, anksiyeteli kişilerde evham ve vesvese olarak da adlandırılan olumsuz düşünceler ve kalp çarpıntısı, nefes daralması, göğüste ağrı gibi bedensel belirtiler de görülür.

Zaman zaman anksiyete duymak normal yaşamın parçasıdır ve anksiyete bizi tedbirli olmaya zorlar. Ancak anksiyete (kaygı) uzun (günler ve haftalar boyu) sürdüğünde ve şiddetli olduğunda normal yaşamı bozar ve tedavi gereksinimi duyulur.

Anksiyete belirtileri nelerdir? Anksiyete krizi nedir?
Anksiyetenin bedensel belirtileri kişide fiziksel sağlığına ilişkin bir bozukluk olduğu endişesi yaratabilir. Anksiyetenin fiziksel belirtileri şu şekilde sıralanabilir;
  • Nefes darlığı,
  • Kalp çarpıntısı,
  • Tansiyonda ani yükselme ya da düşme,
  • Baş dönmesi,
  • Mide bulantısı,
  • Baş ağrısı ve diğer ağrılar,
  • Kas gerginliği,
  • Ellerde titreme,
  • Kusma,
  • Uykusuzluk ve gece ortasında uyanma,
  • Sık idrara çıkma.

Ruhsal belirtiler ise;

  • Ölüm korkusuna dek varan şiddette olabilen korku hali,
  • Kötü bir şey olacağı beklentisi,
  • Sakinleşememe,
  • Çabuk öfkelenmedir.

Kişi yaşamsal önemde bir fiziksel hastalığı olmadığı konusunda tekrar tekrar güvence verilme gereksinimi duyar.

Anksiyete tanısı, teşhisi nasıl koyulur?
Anksiyete bozukluklarının tanısal değerlendirilmesinde önce bedensel hastalıkların ayırt edilmesi gerekir. Kalp çarpıntısı, nefes darlığı ve göğüs ağrısı nedeniyle kardiyoloji değerlendirmesi ve özellikle EKG (elektrokardiyogram) incelemesi, bunun yanısıra rutin kan ve idrar tetkiklerine başvurulur.

Anksiyete belirtilerine yol açabilecek ve sık rastlanan hastalıklar taranır (örneğin hipertiroidi, akciğer hastalıkları, uyku apnesi, kansızlık). Psikiyatrik tedaviye gecikmeden başlanması hastanın yaşam kalitesinin bir an önce düzeltilmesi ve depresyon ve agorafobi gibi ruhsal problemlerin tabloya eklenmesini önlemek bakımından önemlidir.
 
Anksiyete bozukluğu kimlerde görülür?
Anksiyete ya da kaygı bozukluğu biyopsikososyal etkenlerle oluşur. Genetik yatkınlık önemlidir, kişinin geniş aile bireyleri arasında benzer anksiyete bozukluğu gösterenlere sık rastlanır. Psikolojik özellikler arasında;
  • Titiz ve evhama yatkın kişilik yapısı,
  • Endişe yaratıcı olaylarla yaşam boyu sık karşılaşma (sağlık sorunları, ani ölümler, erken yaşta anne ya da baba kaybı, kazalar)
  • İnsan ilişkilerinde güvensiz bağlanma özelliği gösterme,
  • Değişikliğe zor alışma,
  • Katı düşünce yapıları sayılabilir.

Sosyal etkenler arasında ise toplumu genel olarak etkileyen tehdit edici olaylar (ekonomik kriz, terör, doğal afetler, salgın hastalık) sayılabilir.

Anksiyete bozuklukları nelerdir?

Panik bozukluğu
En çok bilinen örnek panik bozukluğudur. Bu durumu bir anksiyete krizi olarak kabul edebiliriz. Bu atakların süresi birkaç dakikadan birkaç saate dek varabilen değişik uzunluklarda olabilir. Sık panik nöbeti geçirenler nöbetin yeniden geleceği endişesi ile beklenti anksiyetesi denilen duruma geçerler. Bu onları ataklar dışında da gergin hale getirir ve atakların gelmesini kolaylaştırır.

Agorafobi
Beklenti anksiyetesi yerleştiğinde agorafobi denilen anksiyete bozukluğu tabloya eklenir. Agorafobisi olan kişi yalnız başına kalmak istemez, asansör gibi dar ya da konser salonu ve otobüs gibi kalabalık yerlere girmekten kaçınır. Bunun nedeni olası bir anksiyete krizi sırasında yardım alamayacağı ve bulunduğu yerden çıkamayacağı kaygısıdır.

Yaygın anksiyete
Anksiyete bozukluğunun bir diğer türü ise yaygın anksiyete olarak bilinir. Burada söz konusu olan anksiyete gün boyu devamlılık göstermektedir, ataklarla sınırlı değildir.

Fobiler
Bir başka anksiyete bozukluğu grubu ise fobiler olarak bilinir. Panik atağı ve yaygın anksiyetede olduğunun aksine fobi yaşayanlarda anksiyete sadece belirli durumlarla ilgili olarak ortaya çıkar. Örneğin; özgül fobisi olanlar (kedi,köpek, uçak) ya da durumsal fobisi olanlar (yükseklik, açık alan), kan alınması ve enjeksiyondan korkanlar bunlar arasında sayılabilir. Sosyal fobi de durumsal korkulara bir örnek oluşturur. Bu tip kişiler yabancılarla karşılaştığında, restoranda yemek ya da toplantıya katılma, sahneye çıkma gibi durumlarda yanlış bir hareket yaparak zor duruma düşeceği korkusu yaşarlar. Aslında sosyal olmayı severler ancak tedirginlik yaşadıkları için bu gibi durumlardan kaçınabilirler.  Sosyal ortamlardan kaçınma, kişinin iş ve toplumsal yaşamında performansını düşürür.

Anksiyete bozukluklarının nedenleri nelerdir?
Anksiyete ya da kaygı bozuklukları hem düşünsel (kötü bir şey olacağı beklentisi), hem duygusal (korku) ve hem de bedensel (çarpıntı) bileşenlerden oluşur.  Dolayısı ile biyolojik yatkınlık, çevreden ve yaşantılardan öğrenme, heyecanlanmaya eğilim yanı sıra kişilerarası ilişkilerde sorunlar anksiyetenin nedenleri arasındadır. Özellikle ergenlik öncesi travmatik yaşantılar, disfonksiyonel bir ailede yetişme gibi olumsuz koşullar ileriki yaşamda anksiyete bozukluklarına yol açabilir.

Anksiyete ile başa çıkma yöntemleri nelerdir? Anksiyete nasıl geçer?
Hafif ve geçici anksiyete normal yaşamın parçasıdır. Kişinin günlük yaşamını bozmadığı ve iç dünyasında yıpratıcı bir düzeye gelmedikçe tedavi gerekmeyebilir. Bu durumda yaşam tarzı değişiklikleri, ihmal edilen sorunların (evde, işte, sosyal yaşamda) çözümüne yönelme, kişinin kendi içinde ve başkalarıyla iletişimini geliştirmesi yararlı olur. Tedavi gerektirenlerde ise anksiyete ile başetme tedaviden yarar görene kadar geçen sürede önem taşır.

Kişi anksiyetenin neden olduğu karamsar düşüncelerin gerçek durumu yansıtmayabileceğini dikkate almalı ve iyimser yönde düşünmelidir. Kişinin sevdiği hobilere yönelmesi dikkatini ve  düşüncelerini korku ve anksiyeteden uzaklaştırmaya yarayabilir. Herkesin kendine nelerin iyi geldiği konusunda farkındalığını artırması uygun olur. Kahve ve kola gibi uyarıcı içecekler genellikle kalp çarpıntısını artırdığından pek iyi hissettirmez. Açık havada yürüyüş, hayvanlarla ve doğayla ilgilenme, gevşeme egzersizler yararlıdır.


Anksiyete tedavi yöntemleri nelerdir? Nasıl tedavi edilir?
İlaç tedavileri ve psikoterapi
Anksiyete, diğer psikiyatrik bozukluklarda olduğu gibi ilaç tedavileri ve psikoterapi ile ele alınır. Özellikle şiddetli anksiyete ve sık yineleyen panik ataklarının ilk aşamalarında sadece psikoterapi ile önlenmesi ve yatıştırılmasının sağlanamayacağını kabul etmek gerekir. O dönemde ilaç tedavileri oldukça etkindir ve tedavide ön planda yer alırlar. Buna karşın, destekleyici psikoterapi güven verme anlamında ilk andan itibaren gereklidir.

Güven verici, sakinleştirici tutum ve bilgilendirme (psikoeğitim) kişinin panik duygusunu azaltır. Kişinin yakınlarına ve aile bireylerine, hastanın izni alınarak kısaca bilgi verilmesi hastanın panik durumunda artışa neden olabilecek yanlış tutumları önler. Örneğin; hastayı gereksiz yere her atakta hastaneye götürme, ambulans çağırma gibi heyecanı artıracak tutumlar önlenir. Hasta panik nöbeti geçirdiğinde başında kalabalık olarak toplanılmaması, bir kişinin ilgilenmesi tavsiye edilir.

Anksiyete ya da kaygı tedavisinde kullanılan başlıca ilaçlar antidepresif ajanlar olarak da bilinen maddelerdir. Ancak anksiyete çok şiddetli ise, bu süreyi hastanın daha rahat geçirmesi için bu tedaviye gündelik olarak anksiyolitik adı verilen ilaçlar da verilebilir. 

Anksiyolitik ilaçların özelliği etkilerinin çabuk başlaması (yarım saat içerisinde) fakat bütün bir günü kapsamayacak kadar bir sürede ortadan kalkmasıdır. Bu ikinci grup ilaçların olumsuz bir özelliği de uzun süre (aylar boyunca) kullanıldığında tolerans (etki yitimi) gelişmesi ve kullanımın bir bağımlılığa dönme potansiyeli taşımasıdır. Onun için uzun vadeli tedavi olarak antidepresif ilaçların yerini alamazlar. Psikoterapinin değişik türlerinin anksiyete tedavisinde kısa, orta ve uzun sürede etkileri olur. Bunun bir önemi de uzun vadede ilaca olan gereksinimin azaltılmasında yararının olmasıdır.

Tedavinin ilk döneminde psikoterapi daha çok destekleyici özellikteyken kişinin daha iyi olduğu dönemlerde yaşamı ve iç dünyası ile ilgili diyalog kurulması ve daha inceleyici bir yaklaşımla değerlendirme yapılması uygun olur. Tedavinin ilk haftalarında psikoeğitim yanı sıra nefes egzersizleri ve sistematik relaksasyon (kas gevşetme teknikleri) öğretilmesi ilaca yanıt alınana kadar geçen sürenin daha rahat olması için yararlı olur.

Davranış psikoterapisi
Fobilerin tedavisinde ilaç tedavisi yanı sıra sistematik duyarsızlaştırma adı verilen davranış psikoterapisi türünden yararlanılır. Bu yaklaşımda kişinin basamaklandırılmış biçimde, korktuğu nesne ya da duruma benzer koşullarla karşılaşması sağlanır. Bu çalışma terapistin yönlendirmesi ile bir programa bağlı olarak yapılır. Başlangıçta yüksek anksiyeteye neden olan karşılaşma adım adım sürdürülen duyarsızlaştırma çalışması ile zaman içerisinde azalır ve söner. Bazı durumlarda Göz Hareketleri Eşliğinde Duyarsızlaştırma ve Yeniden İşleme (EMDR) yönteminden de bir psikoterapi türü olarak yararlanılabilir.


Anksiyete bozukluğu tedavisi ne kadar sürer?
Anksiyete bozukluğunun ilk (acil) tedavisi bir - bir buçuk ay kadar sürer. Takip, destekleme ve gerektiğinde ileri ruhsal çözümleme açısından ise tüm tedaviye 6 ay kadar devam edilmesi yerinde olur. Bir ay sonunda etkili olduğu belirlenen antidepresif ilacı en az altı ay boyunca, çoğu zaman bir yıl gibi bir süre kullanmak gerekir. İdame tedavisi olarak bilinen bu uygulama belirtilerin kısa vadede geri gelmesini önlemek amacını güder.

Ancak her tıbbi durumda olduğu gibi dirençli ya da komplikasyonlu bir süreçle de karşılaşılabilir. Örneğin; kullanılan ilaçlara beklenen olumlu yanıtların alınamaması, istenmeyen etkilerle karşılaşılması, tabloya depresyon ve agorafobi gibi başka bozuklukların eklenmesi bunlar arasında sayılabilir. Belirli bir ilaç tedavisi uygun doza çıkıldığında ve bir ya da bir buçuk ay beklendiği halde yanıt alınamadığında ilaç değişikliğine gidilmesi kaçınılmaz olur.

Anksiyete ilaçsız tedavi edilebilir mi?
Hafif anksiyete ilaçsız tedavi edilebilir. Ancak belirli bir şiddetin üzerine çıktığında ilaçtan ısrarlı biçimde kaçınmak yaşam kalitesini düşürür.  Şiddetli anksiyete psikoterapi görüşmelerinde de sabırsızlık ve huzursuzluğa yol açar. Psikoterapinin ilaç tedavisi ile birlikte ele alınması uzun vadede ilaç dozunun azaltılması ve kesilmesi açısından destek oluşturur. Ancak sıkıntının şiddetli olduğu başlangıç aşamalarında bu psikoterapinin çözümleyici olmaktan çok destekleyici yönde yürütülmesi daha olumlu sonuç verecektir.

Yaygın anksiyete tedavi edilmezse ne olur?
Yaygın anksiyetenin tedavi edilmemesi yaşam kalitesini olumsuz etkiler. Kişinin duygu durumu depresif ve keyifsiz yöne döner ve bu durum sürekli hale geldiğinde tabloya tam bir depresyon eklenebilir. Sıkıntıyı yatıştırmak için alkol ve benzeri maddelere yönelen ya da kendi başına düzensiz ilaç kullananlara rastlanır. Sürekli olan sıkıntı hali nedeniyle konsantrasyon eksikliği, uyku bozukluğu, yorgunluk iş ve sosyal yaşamı da etkiler. Uzun vadeli etkiler olarak yüksek kan basıncı, taşikardi, sindirim sistemi ile ilgili olumsuzluklar gibi strese bağlı bedensel fonksiyonel belirtiler ortaya çıkabilir.


https://saglikguncem.com’dan alınmıştır.