31 Mayıs 2021

Koç Topluluğu, 95 yıldır azim ve inançla ülkesi için çalışıyor, üretiyor

Koç Topluluğu’nun 1926 yılında küçük bir dükkânda başlayan hikâyesi çalışanlarının, bayilerinin, yetkili servislerinin ve tedarikçilerinin de katkısıyla dünyanın dört bir yanında güçlenerek devam ediyor. Bir asra yaklaşan yolculuğu boyunca ülkemizin ekonomik, toplumsal gelişimine ve kalkınmasına da liderlik eden Koç Topluluğu, kurucusu merhum Vehbi Koç’un “Ülkem varsa ben de varım” sözünün rehberliğinde bugün 95. yaşını kutluyor.
 
Koç Topluluğu’nun hikâyesi 1900’lü yılların Ankara’sında başlıyor. Savaşlardan yorgun düşmüş bir coğrafyada en çok da umuda ihtiyaç olduğu bir dönemde, Koçzade Ahmet Vehbi Efendi’nin ileride başarıyla birlikte anılacak hikâyesinin tohumları da atılıyor. Tüm gücüyle çalışıp, işini layıkıyla yapmak için uğraş verdiği babasının dükkânıyla sınırlı kalmıyor hayalleri. 25’inde, yani tam 95 yıl önce baba yadigârı işi devralıyor. 31 Mayıs 1926’da Ankara Ticaret Odası’na “Koçzade Ahmet Vehbi” ismiyle şirketini kaydettiriyor. Sonra... Sonra hayalleri bir bir gerçekleşiyor.
 
Ülkenin yeniden yapılanma ihtiyacını görüyor. Önce inşaat işlerine girişiyor, bir zaman sonra malzeme satışından müteahhitliğe geçiyor. İlk büyük işi Ankara Numune Hastanesi’nin inşaatının tamamlanması oluyor. Bu hastane Cumhuriyet’in 10. yıl kutlamalarında, 1933 yılında teslim ediliyor. Ardından da başka büyük işler geliyor.
 
Türk otomotiv endüstrisinin kuruluşuna ilk adım
Vehbi Koç iş hayatına atıldığı ilk günden itibaren hep bir adım sonrasını düşünüyor. Yapılmayanı yapmak, farklı şeyler başarmak için çalışıyor. En çok da dünyada neler oluyor diye merak ediyor. Bu merakı bir de azimle buluşunca ilkler de peş peşe geliyor. Yolun dahi olmadığı o yıllarda aklına koyduğu ilk işlerden biri Türkiye’ye otomobilleri getirip, Türk halkına hareket özgürlüğünü kazandırmak oluyor ve bunu başarıyor. Ford ile ilk acentelik anlaşmasını yaparak, Ankara, Çankırı ve Polatlı’da satış bayiliğini alıyor. Bu acentelik daha sonra gelişen otomotiv işlerinin de başlangıcı oluyor.
 
Zamanın ruhunu okuyan Vehbi Koç, 40’lı yaşlarında sanayici Vehbi Koç olarak ülke sanayisine iz bırakan yeni ve önemli adımlar atıyor. Bayiliğini aldığı Ford marka araçları yıllar sonra Türkiye’de üretmeye başlıyor. Ardından da her şeyden çok istediği hayalini gerçekleştirmek, Türkiye’nin ilk yerli otomobilini bu yollara kazandırmak için harekete geçiyor. Hükümetten onay alıyor ve herkese bir söz veriyor... “Türkiye’nin ilk otomobili 1966 yılı bitmeden Türk halkının huzuruna çıkarılacak” diyor. Bu ilk yerli otomobilin ismini de yine Türk halkı koyuyor: Anadol...
 
Anadol, en başından planladığı gibi 19 Aralık 1966’da banttan indiriliyor. Bugün dahi hala büyük hayranları olan bu efsane, bantlara veda ettiği 1984 yılına kadar 62 bin 923 adedi otomobil ve 30 bin 265 adedi pick-up olmak üzere toplam 93 bin 188 adet üretiliyor. Bu hayalin mimarı Vehbi Koç ise bu hamlesiyle, otomotiv sektörünün kuruluşuna önderlik ediyor.
 
Ardından bir başka global iş birliği geliyor. Fiat ile Tofaş fabrikasını kuruyor… Ve yine bir dönemin efsanesi Murat 124 Tofaş fabrikasında üretilmeye başlanıyor. Ardından ise Murat 133 ve Fiat ortaklığında Türkiye’de üretilen onlarca model otomobil geliyor.
 
Otomotivde sınırlar genişliyor
Bugüne gelindiğinde ise sınırlar çok daha ileriye taşınıyor. Koç Topluluğu çatısı altında yer alan Ford Otosan’la, Tofaş’la, Otokar ve Türk Traktör’le Türk otomotiv sanayii daha da büyüyor. Büyük otomobiller, küçük otomobiller, traktörler, otobüsler… Halkına, çiftçisine ve ülkemize hizmete devam ediyor.
 
Türkiye’de enerji sektörü gelişiyor
Vehbi Koç Ford bayiliğini aldığı yıl Standard Oil ile enerji sektörüne de giriyor. Sonra Aygaz’ı kuruyor. Aygaz ile bir ilk daha gerçekleşiyor. Halka açılıp kazancını çalışanlarıyla paylaşan Türkiye’deki ilk şirket olmayı başarıyor.
 
Aygaz ile başlayan enerji atılımı yıllar sonra Opet ile büyüyor. Bu önemli yatırımın sonucunda Koç Topluluğu Enerji Grubu büyük bir ivme kazanırken, bu ortaklık sonucunda Opet’in marka değeri de her geçen yıl biraz daha yükseliyor. Opet bugün pek çok bağımsız kuruluşun gerçekleştirdiği araştırmalar sonucunda Türkiye’nin en başarılı, en çok tercih edilen, en itibarlı, müşteri bağlılık seviyesi en yüksek markalarından biri olarak gösteriliyor.
 
Hiç kuşku yok ki enerji sektöründe büyük başarılara ve yatırımlara imza atan Koç Topluluğu’nun sektördeki en önemli hamlesi, Tüpraş satın alması oluyor. 2005 yılında Tüpraş ihalesini kazanan Koç Holding, Türkiye’de kimsenin yapmadığı ölçekte bir yatırıma, tıpkı geçmişte olduğu gibi Cumhuriyet tarihine bir iz daha bırakacak Fuel Oil Dönüşüm Ünitesi’ne (RUP) imza atıyor.
 
1928 yılından bu yana enerji sektöründe kesintisiz bir biçimde üretime devam ediyor Koç Topluluğu… O yıllarda Türkiye’nin küçük ölçekte olan enerji ihtiyacını karşılamak amacıyla çıktığı yolda bugün faaliyette bulunduğu şirketlerle Türkiye akaryakıt sektörü talebinin yaklaşık yüzde 60’nı tek başına karşılıyor ve geçen zaman içerisinde Aygaz, Mogaz, Opet, Tüpraş, Entek her biri başlı başına büyük bir hikâyeye dönüşüyor.
 
Yaşam modernleşiyor
Hayallerin gerçekleşmek için sıraya girdiği 1955’te yaşam da modernleşmeye başlıyor. Vehbi Koç bu dönemde beyaz eşyaya olan ihtiyacın da arttığını fark ediyor. İşte Arçelik böyle doğuyor. Arçelik, önce çamaşır makinesi ardından buzdolabı sonra da Türk halkını modernleştiren tüm gereçleri hayatımıza kazandırmaya başlıyor. Türkiye’de fabrikalar kuruyor, ardından dünyaya açılıyor.
 
Yurt dışında satışa sunulan ilk Türk beyaz eşya markası olma özelliğini taşıyan Beko ise, “Dünya Markası” olma hedefiyle tüm dünyada kendisine yer buluyor. Türkiye’nin en hızlı büyüyen markası, yurt dışında da en çok bilinen markalarından biri olmayı başarıyor.
 
Arçelik 2002 yılından itibaren, dünyanın önemli ülkelerinden satın almalar yaparak global bir marka olma yolunda emin adımlarla ilerliyor. Almanya’da Blomberg’i, Avusturya’da ElektraBregenz’i, Romanya’da Arctic’i, İngiltere’de Leisure ve Flavel’i bünyesine katıyor, Rusya’da yatırım kararı alarak 2006 yılında Rusya Buzdolabı ve Çamaşır Makinası Üretim Tesisi’ni hizmete açıyor. Ardından da Güney Afrika’da Defy’yı, Pakistan’da Dawlance’ı ve Bangladeş’in en büyük perakende ağına sahip beyaz eşya markası Singer Bangladesh Limited’in çoğunluk hisselerini satın alarak küresel büyümesini sürdürüyor. Global arenada marka değerini hızla artıran Arçelik, bu yatırımlara ek olarak Uzakdoğu ve Afrika’da da yeni yatırımlarına da devam ediyor.
  
Finansta yeni adımlar
1970’li yıllarda Türkiye’de pek çok şey başarılmaya, sektörler büyümeye ve gelişmeye başlıyor. Bu gelişim ekonomide de kendini gösteriyor. Ekonomi geliştikçe geleceğe güven artıyor ve Koç Topluluğu Koç Bank ile finans sektörüne yatırım yapıyor. Bu yatırımları yeni yatırımlar takip ediyor. KoçFinans’ın ardından Yapı Kredi geliyor.
 
Koç Topluluğu’nun geçmişten bu yana Koç Bank, KoçFinans, Yapı Kredi, Yapı Kredi Portföy, Yapı Kredi Yatırım, Yapı Kredi Faktoring, Yapı Kredi Leasing ile yaptığı asıl iş Türkiye’nin ekonomisine, insanına, taşına, toprağına güvenmek oluyor.
 
Turizmden teknolojiye...
Koç Topluluğu bugün her ne kadar 4 ana sektörde faaliyet gösterse de farklı pek çok sektörde de ülkenin gelişimine katkı sağlıyor. Vehbi Koç “Turizm, petrolden daha değerlidir” diyerek Türkiye’nin ilk oteli Divan Oteli kuruyor, ardından Setur geliyor. Ülkemizde ihracata dönük tarımsal endüstrinin kurulmasına öncülük eden Tat Gıda kapılarını açıyor. Geçmişin değerleriyle büyüyen, bilişim ve bilgi teknolojileri, pazarlama, Ar-Ge ve inovasyon gibi yenilikçi alanlara odaklanan şirketlerin sayısı da giderek artıyor. Koç Topluluğu bugün perakende alanında Koçtaş, teknoloji alanında İnventram ve Bilkom, ihracata odaklanan şirketi Ram Dış Ticaret, hızlı tüketim malları alanında hizmet veren Düzey, Türk gemi sanayisinin öncü şirketi RMK Marine, satın alma şirketi Zer, inşaat alanında Ark İnşaat, dijital pazarlama alanında Ingage, bilgi teknolojileri alanında KoçSistem, KoçDigital, Tanı, Koç Bilgi ve Savunma şirketleriyle hayatın her alanına dokunmaya devam ediyor.
 
Hayır işleri kurumsallaşıyor
Türkiye her ne kadar ekonomik açıdan gelişse de ihtiyaçların sınırı olmuyor. Zira Türkiye’nin ihtiyaçları gelişen bir ekonomiden çok daha fazlası anlamına geliyor. Bir memleketi muhasır medeniyetler seviyesine çıkarmak için eğitimden sağlığa, kültürden bilime kadar pek çok şeye ihtiyaç duyuluyor.
 
Vehbi Koç tüm bunların yaşadığı ülkeye borcu olduğuna inanıyor. Bunu da şu sözlerle tarihe bir not olarak düşüyor: “İşe başlayıp biraz para kazandıktan sonra mahallemde, çarşımda, halk arasında, muhtaç olanlara yardım etmekten büyük zevk almaya başladım. Şuna inandım ki, toplum içinde yardım yapanlara Allah yardım eder, birkaç mislini verir. Gerçekten de hayatımda ben bu zevkleri tattım, Allah da bana istediğimden çok fazlasını verdi.”
 
İlk günden bu yana Türkiye’den kazandığını yine Türkiye’ye vermek için çabalayan Vehbi Koç’un yaptığı ilk hayır işi bir öğrenci yurdu kurmak oluyor. Çünkü Vehbi Koç, öğrencilerin başını sokabilecekleri güvenli bir yurdun, onların eğitimlerine destek olacağına inanıyor. Her zaman olduğu gibi Vehbi Koç inandığı şeyi hayata geçiriyor ve Ankara Üniversitesi Vehbi Koç Öğrenci Yurdu’nu 1951 yılı Mayıs ayında üniversiteye teslim etmek üzere hazırlıyor. Yurdun açılış konuşmasında sarf ettiği şu cümle ise Vehbi Koç’un gençlere olan inancını hafızalara kazıyor: “Yurtlu genç arkadaş… Bu esere sen ilham verdin. O senindir. Ben yalnız naçiz bir vasıtayım.”
 
Hayır işleri ve Türkiye’nin ihtiyacı olan sağlık, eğitim ve kültür alanına yapılan yatırımlar da artmaya başlıyor. Hiç kuşku yok ki Koç Topluluğu’nun en önemli ilklerinden biri olan, Türkiye’nin ilk özel vakfı olan Vehbi Koç Vakfı tüm bu alanlarda çok önemli bir kilometre taşı oluyor. Vehbi Koç, artık sürekli hale gelen hayır işlerini tek bir çatı altında toplamak ve bu çatı altında daha faydalı işler yapmak için Türkiye’nin ilk özel vakfı olan Vehbi Koç Vakfı’nı 17 Ocak 1969 yılında hayata geçiriyor. Vakıf önce eğitimin üstüne eğiliyor. Liseler, fakülteler kuruluyor, sonra bir tane üniversite… Artık ülke gençliği aradığı cevapları bulabilecek kurumlara sahip olmaya başlıyor.
 
Vehbi Koç, hayatta olduğu müddetçe vakfın sorumluluğunu bizzat üstleniyor. Çünkü hayata geçirdiği projelerin devam ettiğini görmeyi, bin bir emekle başlattığı hayır işlerini geleceğe taşıyabilmeyi arzu ediyor. Ancak onun arkasından da bu büyük arzusu hassasiyetle sürdürülüyor. Vehbi Koç Vakfı bugün, çatısı altında kurduğu eğitim kurumları, öğrencilere sağladığı bursları, Türkiye’nin bilim, sağlık, kültür ve eğitim hayatına sağladığı katkılarla fark yaratan çalışmalarına devam ediyor.
 
Bu hamleler ve daha niceleriyle birlikte Türkiye gelişiyor, artık yavaş yavaş anlatacak hikâyeler, esinlenecek sanat dalları, hatırlanmaya değecek değerler birikmeye başlıyor. Bunları da artık müzelerde, sanat galerilerinde sergilemek icap ediyor. İşte tam da bu nedenle ilk özel müze Sadberk Hanım ardından Türkiye’nin ilk sanayi müzesi Rahmi Koç Sanayi Müzesi kuruluyor.
 
Aslında sağlık, bilim, kültür ve eğitim alanında Vehbi Koç’un liderliğinde başlayan tüm hamleler, Koç felsefesinin yarattığı değerlerin Türkiye’de milyonlarca insanın hayatına nasıl dokunduğunu, nasıl iyileştirdiğini gösteriyor. Yapılan her şey geçmişten günümüze önemli birer kültür hamlesine dönüşüyor.
 
Vehbi Koç’un vefatının ardından bir hayali daha gerçekleştiriliyor. Vehbi Koç Vakfı’nın koordinasyon ve finansmanını sağladığı Vehbi Koç Ödülü, her yıl eğitim, sağlık veya kültür alanlarından herhangi birinde, Türkiye’nin ve Türk insanının gelişimine önemli katkıda bulunmuş kişi veya kurumlara veriliyor.
 
Hedef ve ilkelerine bağlı bir topluluk
Hiç kuşku yok ki Koç Topluluğu’nun bugünlere taşınmasında kurucusu Vehbi Koç’un yıllar önce benimsediği ve bugün dahi geçerliliğini koruyan hedef ve ilkelerinin payı oldukça büyük… Yıllardır çalışanlarıyla birlikte sağlıklı gelişmeyi, evrensel kalite ve standartlarda ürün ve hizmetler sunmayı amaçlayan Koç Topluluğu; ülkesi, müşterileri, ortakları, bayileri ve yan sanayii için saygınlık simgesi olmayı hedefliyor. Vehbi Koç’un bu doğrultuda benimsediği ve bugün Koç Topluluğu’nun her bir ferdi için bir anayasa niteliği taşıyan hedef ve ilkeler ise şunlar;

  • Müşterilerimiz velinimetimizdir.

  • Daima “en iyi” olmak, vazgeçilmez hedefimizdir.

  • En önemli sermayemiz, insan kaynağımızdır.

  • Amacımız, sürekli gelişmek için kaynak yaratmaktır.

  • Üstün iş ahlakı ve dürüst çalışma ilkelerine uymak düsturumuzdur.

  • Gücümüzü aldığımız Türk ekonomisine, güç katmayı hedef alırız.

95 yılın hikâyesi…
95 yıl gibi oldukça uzun bir zamanda yazılan bu hikâye sadece fabrikalar kurmanın değil, değerler inşa etmenin, zor zamanlardan güçlenerek çıkmanın, her zaman umutlu olmanın, ülkenin geleceğinden sorumluluk duymanın, değişime ve yeniliklere inancın hikâyesi… Koç Topluluğu’nun hikâyesi...