• Anasayfa
  • Mercek
  • Jeopolitik gerilimler ve teknolojideki ilerlemeler dünyayı dönüştürüyor
26 Ekim 2025

Jeopolitik gerilimler ve teknolojideki ilerlemeler dünyayı dönüştürüyor

Dünya Ekonomik Forumu’nun (World Economic Forum, WEF) “Chief Economists’ Outlook” raporu, küresel ekonominin derin bir dönüşüm döneminden geçtiğini, kalıcı belirsizliklerin ve yapısal değişimlerin yeni bir ekonomik düzeni şekillendirmekte olduğunu ortaya koyuyor. Rapora göre, baş ekonomistlerin yüzde 72’si küresel ekonomik koşulların önümüzdeki yıl zayıflayacağını düşünüyor.

Rapor kapsamında küresel büyümenin 2025’te yüzde 3 seviyesinde gerçekleşmesi bekleniyor. Bu oran, 2000–2019 ortalaması olan yüzde 3,7’nin belirgin şekilde altında. Jeoekonomik parçalanma, ticaret savaşları ve yapay zekâ (YZ) kaynaklı teknolojik dönüşüm, ekonomideki belirsizlikleri artırıyor.

ABD’nin kapsamlı gümrük tarifeleri uygulaması, tedarik zincirlerini yeniden şekillendirirken, doların yüzde 10’dan fazla değer kaybetmesi gelişmekte olan ekonomilere daha fazla parasal esneklik sağladı. Öte yandan bu durum, ithalat maliyetlerini artırarak ABD’deki fiyat baskılarını da güçlendirdi.

Yapay zekâ üretkenliği yeniden tanımlıyor

Rapora göre, baş ekonomistlerin yüzde 68’i YZ’nin gelecek bir yıl içinde ticari olarak yıkıcı etkiler yaratacağını öngörüyor. Ancak üretkenlik artışının kısa vadede sınırlı kalması bekleniyor. OECD’ye göre, YZ’nin G7 ülkelerinde iş gücü verimliliğini önümüzdeki 10 yılda yılda 0,2–1,3 puan artırma potansiyeli bulunuyor. Buna rağmen, istihdam üzerindeki etkiler konusunda görüş ayrılıkları yaşanıyor.

Bölgesel farklar derinleşiyor

Ekonomik görünüm, bölgelere göre büyük farklılıklar gösteriyor. Baş ekonomistlere göre ABD'de büyüme tahminleri sınırlı kalıyor ve enflasyon baskısı yüksek seviyede seyrediyor.

Avrupa'da ise kırılgan bir iyileşme söz konusu. Avrupa Birliği'nde (AB) büyüme ikinci çeyrekte sadece yüzde 0,2 oldu. Enflasyon ise yüzde 2 seviyelerinde seyrediyor.

Çin'in yıllık büyüme oranı yüzde 5,2 ile güçlü gözüküyor fakat iç talep zayıf kalıyor ve deflasyon riski sürüyor. Politika yapıcılar parasal genişlemeye devam ediyor.

Doğu Asya ve Pasifik'te ABD tarifelerinin etkisiyle bölgesel ticaret baskı altında. Örneğin Japonya’nın ihracatı toplamda %2.6 düşerken, ABD’ye yapılan sevkiyatlar ise %10’dan fazla düştü.

Latin Amerika'da ise enflasyon geriliyor, büyüme 2025 için yüzde 2,3 seviyesinde kalıyor.

Orta Doğu ve Kuzey Afrika, kaynak zenginliği ve dijital dönüşüm hamleleriyle en güçlü büyüme beklentisine sahip bölge olarak öne çıkıyor. Suudi Arabistan’ın Vizyon 2030 stratejisi ve BAE’nin merkezi finansal rolü öne çıkıyor.

Sahra Altı Afrika'da büyüme beklentileri güçlenirken, gıda fiyatlarındaki artış enflasyonu tetikliyor. Güney Asya'da ise özellikle Hindistan’ın büyüme oranı yüzde 6,4 olarak öne çıkarken, ABD’nin yüzde 50’lik yeni tarifeleri bölgeyi zorluyor.

Küresel düzen yeniden şekilleniyor

Rapor, ABD’nin serbest ticaret liderliğinden geri adım attığı, Çin’in ekonomik etkisini artırdığı ve Almanya’nın mali disiplinini gevşettiği yeni bir döneme girildiğini belirtiyor. Bu değişimlerin dokuz ekonomik unsur üzerinde kalıcı etkiler yaratması bekleniyor. Bu dokuz ekonomik unsur ise; ticaret ve değer zincirleri, teknoloji ve yenilik, enerji ve çevre, IMF ve Dünya Bankası gibi küresel kurumlar olarak sıralanıyor.

Ticaret ve değer zincirleri en yüksek düzeyde bozulma yaşayan alan olarak öne çıkıyor. Baş ekonomistlerin yüzde 70’i bu bozulmanın “çok yüksek” düzeyde olduğunu söylüyor. Yeni tarifelerle dünya ticaretinin 2025’te sadece yüzde 0,9 büyümesi bekleniyor.

Teknoloji ve yenilik alanında ise özellikle YZ yatırımları rekor düzeyde seyrediyor.  Enerji ve çevre alanında ise iklim kaynaklı afetler artıyor ve nadir maden arzı daralıyor. Baş ekonomistlerin yüzde 78’i çevresel risklerin uzun vadeli olacağını öngörüyor.

Öte yandan BM ve DTÖ’nün etkinliği azalırken, IMF ve Dünya Bankası reform baskısı altında. Uzmanların yüzde 72’si bu kurumlarda “yüksek düzeyde bozulma” olduğunu belirtiyor.

Gelişmiş ve gelişmekte olan ekonomiler ayrışıyor

Gelişmiş ekonomilerde büyümenin teknoloji ve insan sermayesine, gelişmekte olanlarda ise sermaye ve doğal kaynaklara dayalı olacağı öngörülüyor. Ancak sermaye erişimindeki zorluklar, borç baskıları ve azalan kalkınma yardımları bu ülkelerin kırılganlığını artırıyor.

Baş ekonomistlerin yüzde 67’si, kalkınma yardımlarındaki azalışın gelişmiş ve gelişmekte olan ekonomiler arasındaki farkı büyüteceğini düşünüyor. Bu da göç, güvenlik ve iklim krizlerinde yeni dalgalanmalara yol açabilir.

Raporda, Sahra Altı Afrika, Güney Asya ve Latin Amerika’nın önemli birer “gizli büyüme potansiyeli” taşıdığı vurgulanıyor. Ancak bu potansiyelin açığa çıkması, uluslararası işbirliği, hedef odaklı finansman ve politik kararlılık gerektiriyor. Rapor, dünya ekonomisinin kısa vadeli şoklardan uzun vadeli bir dönüşüm sürecine geçerken, riskler kadar yenilik ve dayanıklılık fırsatlarının da arttığını belirtiyor.