06 Mayıs 2022

İstanbul’un yanı başında bir doğa harikası: Kırklareli

Dünyaca meşhur longoz ormanları, Yıldız Dağları, höyükleri, Bizans eserleri ile doğayı ve derin bir Trakya tarihini keşfedebileceğiniz Kırklareli…

Marmara bölgesinin kuzeyinde Bulgaristan sınırında konumlanan Kırklareli, doğusunda Karadeniz kıyılarına uzanan sahil şeridiyle, İstanbul’a yakın oluşuyla, tarihi ve doğal güzellikleriyle ilgi çeken bir rotalardan biri.

Kırklareli’nde, kuzey ve kuzeydoğusunda uzanan Istranca, bir diğer adıyla Yıldız Dağları; tarihi binlerce yıl öncesine uzanan tümülüs ve dolmenleri; mimari, tarih ve sanatı bir araya getiren manastır, kilise ve cami gibi inanç yapıları; longoz ormanları gibi dünya üzerinde nadir olan doğal hazinesi; Kıyıköy Kastro gibi plajlarıyla hem tarihin hem de doğanın hazinelerini yan yana keşfetmeniz mümkün.

Geçmişte ismi Kırk Kilise iken, sonradan Kırklareli olarak anılan bu şehir aynı zamanda Trakya bölgesi genelindeki şehirlerin en eskisi. İnsan yerleşiminin Trakya’da ilk olarak burada başladığı biliniyor. Bu ilk yerleşimin izleri de bugün Kırklareli şehir merkezinden 3 km mesafede konumlanan Aşağı Pınar mevkiinde konumlanıyor. Net olmayan bulgulardan çıkarılan varsayımlara göre ise Trakya’da insan varlığının 1 milyon yıl önceye dayanabileceğini tahmin ediyor. Tarihin kalbinde bir şehir olan Kırklareli’nin kuruluşu, yerleşik bir şehir yapısı hâline gelişi ise MÖ 6. Yüzyıla uzanıyor. Neolitik Çağ’dan bu yana yerleşimin olduğu bir bölge olan Kırklareli’ndeki ilk halklar ise bölge geneline de adını veren Traklar.

​Konumu itibariyle bir geçiş bölgesi özelliği gösteren Kırklareli, bu sebeple çok kereler işgale uğramış, yönetimi sürekli değişmiş bir şehir. Makedonya, Roma, Hunlar, Bizans ve daha pek çok medeniyet şehirde hükümranlık kurmuş ve Kırklareli’nin tarihine dokunarak kimisi bugüne uzanan izler bırakmış. Bir Kırklareli gezisinde bu derin tarihi, ender doğal güzellikleri ve kültürü keşfetmek Trakya havasını solumanın olmazsa olmazları.

Tarihin hazineleri
Yüzyıllardır pek çok medeniyetin geçiş noktası olmuş Kırklareli’nde tarihî kalıntılar, geçmişten günümüze ulaşmış mimari yapılar tarih meraklıları için keşfetmesi heyecan verici duraklar.

Aşağı Pınar Höyüğü, bu durakların en eskilerinden diyebiliriz. Şehir merkezinden 3 km uzaklıkta konumlanan höyük, şehirdeki ilk yerleşimlerin izlerini taşıyor. 1993 yılından bugüne yapılan kazılarda MÖ 6200 yılına dek uzanan tarih Geç Neolitik Çağ’dan Demir Çağı’na kadar Trakya kültürünü şekillendirmiş bir hazineyi ortaya çıkarıyor. Aşağı Pınar Höyüğü’nün 300 metre ötesinde konumlanan Kanlıgeçit Höyüğü de yine benzer şekilde Kırklareli’nin derin tarihine ışık tutan lokasyonlar. Her iki lokasyonda yapılan kazı çalışmalarındaki buluntular Kırklareli Müzesi’ndeki galerilerde incelenebilir.

Kırklareli’nde derin tarihi taşıyan lokasyonlardan bir diğeri de Vize ilçesinin Kale mahallesi. Bizans dönemine uzanan tarihi yapıların yer aldığı bu bölgede en dikkat çeken yapılar 6. yüzyılda Justinianus döneminde inşa edilen 14. yüzyılda ise camiye dönüştürülen Küçük Ayasofya; ilk olarak MÖ 72-76 yılında yapıldığı bilinen Vize Kalesi ve 4000 kişilik kapasitesi, mermerden oturakları ile Roma dönemine ait bilinen tek antik tiyatro olan Vize Antik Tiyatrosu.

Bir diğer durak da Lüleburgaz’da, mimari ustalığın görkemli örneklerinden biri olan Sokullu Mehmet Paşa Külliyesi. Mimar Sinan ve ekibi tarafından 1569-70 yılları arasında inşa edilen külliye, 40 bin metrekareye yayılan ihtişamlı bir yapılar kompleksi. Bizans mimarisinden nadide bir yapı olan ve dünyanın en eski kaya kesme manastırlarından Aya Nikola Manastırı ise Kırklareli’nin Kıyıköy ilçesinde konumlanıyor. Justinianus döneminde inşa edilen ve Kıyıköy merkezine 700 metre mesafede bulunan manastır, kayalara oyma yöntemiyle yapılmış keşiş hücreleri, bodrumundaki ayazma bölümü ile tarihin ihtişamlı eserlerinden birini sunuyor.



Doğanın eserleri

Kırklareli, tarihi derinliğinin yanı sıra doğanın yarattığı eserlerle de doğa tutkunu gezginlerin uğrak noktalarından biri. Özellikle nadide longoz ormanları ve etkileyici Dupnisa Mağarası şehirde öne çıkan doğa rotaları.

Demirköy ilçesinde konumlanan Dupnisa Mağarası, toplamda 2720 metre uzunluğa sahip, Kuru, Kız ve Sulu mağara olmak üzere üç bölüme sahip, iki katlı bir yeraltı sistemi. İçinde sürekli akan yeraltı nehri, dikit ve sarkıtlı galerileri, damla taş havuzları ile gerçeküstü bir etkileyiciliğe sahip olan Dupnisa Mağarası’nın 4 milyon yıldan beri oluşumunu sürdürdüğü biliniyor. 2003 yılında ziyarete açılan Dupnisa Mağarası’nın 450 metrelik olan kısmı gezilebiliyor.

Kırklareli’nin imza niteliğindeki doğa harikasını ise sona sakladık. Bulgaristan sınırında konumlanan İğneada beldesi, şehrin dünyaca meşhur olan longoz (subasar) ormanlarının ev sahibi. Şehir merkezine 97 km mesafede, Karadeniz kıyılarında konumlanan İğneada beldesindeki longoz ormanları, Yıldız Dağları’ndan taşınan alüvyonlarla oluşmuş bir doğa harikası.

İçinde 472 farklı bitki türü; geyik, yaban kedisi, yaban tavşanı, sansar, tilki gibi memeli türleri ve 194 kuş türünü barındıran İğneada Longoz Ormanları, Mert, Erikli, Saka, Hamam ve Pedina isimli beş tane gölüyle de doğanın tam kalbinde hissedeceğiniz, yalnızca ağaçların, canlıların ve kendi ayak sesinizden başkasını duymayacağınız huzur dolu bir bölge.

2007 yılında millî park ilan edilen İğneada Longoz Ormanları, dünya üzerinde nadir rastlanan ve bugüne kadar doğallığını kaybetmemiş bir ekosistem zinciri olmasıyla da hem ülkemiz hem de dünya açısından büyük öneme sahip doğal güzelliklerden.