• Anasayfa
  • Size Özel
  • Prof. Dr. Daron Acemoğlu: "Yapay zeka Türkiye için pek çok fırsatın kapısını aralayabilir"
12 Şubat 2024

Prof. Dr. Daron Acemoğlu: "Yapay zeka Türkiye için pek çok fırsatın kapısını aralayabilir"

Koç Topluluğu değerlerinin, gelecek vizyonunun ve stratejilerinin paylaşıldığı 37. Üst Düzey Yöneticiler Toplantısı’nda konuşan Prof. Dr. Daron Acemoğlu, küresel ölçekte yaşanan altı büyük gelişme olduğuna ve bu gelişmelerin geleceği şekillendireceğine dikkat çekti. Acemoğlu, söz konusu altı gelişmeyi “Bunlardan ilki otomasyon, yapay zekâ ve eşitsizlik, ikincisi yaşlanma nezdinde demografik değişim, üçüncüsü iklim değişikliği, dördüncüsü makroekonomik dengesizlikler, beşincisi dünyadaki küreselleşme süreçleri ve altıncısı ise demokrasinin krizi” ifadeleriyle aktardı.


37. Üst Düzey Yöneticiler Toplantısı’nda bir sunum yapan Prof. Dr. Daron Acemoğlu, önümüzdeki süreçte dünyayı şekillendirecek altı temel akım olduğunu ve bu akımların tehditler kadar fırsatları da beraberinde getirdiğine dikkat çekti. Acemoğlu, “Her ülke için ve özellikle Türkiye için hem büyük problemler hem de büyük fırsatlar sunduğunu düşündüğüm altı akımın dünyanın dengelerini altüst edeceğini düşünüyorum. Kısa bir şekilde aktarmak gerekirse; bunlardan ilki otomasyon, yapay zekâ ve eşitsizlik, ikincisi yaşlanma nezdinde demografik değişim, üçüncüsü iklim değişikliği dördüncüsü makroekonomik dengesizlikler, beşincisi dünyadaki küreselleşme süreçleri, altıncısı ise demokrasinin krizi” ifadelerini kullandı.

Eğitim düzeyleri arasında reel ücret üzerinden bir eşitsizlik yaşandığını ve otomasyonun bu konuda rol oynadığını belirten Acemoğlu, “Eşitsizliğin karşısında olan güçler ne diye sorduğumuzda, cevabı yine ‘teknoloji’ olarak verebiliyoruz. Teknolojiyi doğru kullanırsak, verimliliği artırmak ve yeni iş alanlarının yaratılması konularında tabandaki ücretleri artırmaya yönelik doğru bir rolü olduğunu görüyoruz” dedi. 

“Daha hızlı yaşlanan ülkeler, daha kötü bir makroekonomik bir performansa sahip değiller”

Demografik değişimin otomasyon sayesinde fırsata da çevrilebileceğini aktaran Acemoğlu, “Dünyanın her tarafında ortalama yaş seviyesi artıyor. Özellikle de Japonya, Güney Kore, Almanya gibi ülkelerde bunu görebiliyoruz. Dünyanın geri kalan bölümünün de ortalama yaş seviyesi artmaya başladı. Ancak Türkiye dahil hiçbir ülke buna hazır değil. Ama burada bir fırsat olabilir. Daha hızlı yaşlanan ülkeler, daha kötü bir makroekonomik bir performansa sahip değiller. Aksine yaşlanan toplumlarda otomasyona yatırımın artmaya başladığını görüyoruz ve otomasyon doğru kullanıldığı zaman, çok büyük bir üretkenlik artışı sağlayabiliyor. Önemli olan şey şu ki Güney Kore, Japonya ve Almanya’ya baktığımızda, otomasyonu üretken bir şekilde kullandıklarını görüyoruz” dedi.

“Yenilenebilir enerji üretimindeki artışla beraber maliyetlerin kömür veya petrolden çok daha ucuz hâle geldiğini görüyoruz”

İklim değişikliğinin, dünyayı önümüzdeki süreçte en çok etkileyecek unsurlardan biri olduğunu söyleyen Acemoğlu, toplumların şimdiden uyum sağlamak için harekete geçmesinin elzem olduğunu belirtti. İnovasyonun iklim değişikliğiyle mücadelede kritik rol üstlendiğini de aktaran Acemoğlu, “İklim değişiminin en büyük unsurunun atmosferdeki karbon olduğunu yaklaşık 50 senedir biliyoruz. Ama 1990’larda endüstriyel ülkelerin ellerinde bu konuda yapabilecekleri bir şey yoktu çünkü alternatif enerji kaynakları çok zayıftı. Ama inovasyonun artmasıyla birlikte 2010’lar sonrasına baktığımızda çok farklı bir tablo görüyoruz. Öyle ki, bugün geldiğimiz noktada yenilenebilir enerji üretimindeki artışla beraber maliyetlerin kömür veya petrolden çok daha ucuz hâle geldiğini görüyoruz. Bunun başarılmasında iki önemli neden var. Bunlardan biri, bu alana yatırım arttı ve yatırım arttıkça hacimde de bir artış yaşandı. İkinci nedeni de belirttiğim üzere inovasyondu” ifadelerini kullandı.
Makroekonomik dengesizliklerin ardında yüksek faizlerin ve bütçe açıklarının olduğunu söyleyen Acemoğlu, bu durumun da beraberinde bir fırsat getirdiğine dikkat çekerek şu ifadeleri kullandı: “Yeni kapitali daha rasyonel bir şekilde kullanma yaklaşımının gelişmesi, bu kapsamda bir fırsat sunuyor. Çünkü çok bol para olduğu zaman bunu her şeye yatırmak ve hızlı büyümeye yol açmak kolay. Ancak günümüz şartları altında daha rasyonel bir şekilde biraz daha pahalı olan kapitali nasıl kullanabiliriz bunu düşünmemiz lazım. Özellikle iklim değişikliği, demografik değişim, yapay zekâ gibi konuları önceliklendirmeliyiz.”

“Küreselleşme sona ermiyor, küreselleşmenin yapısı değişiyor”

Günümüzde küreselleşmenin yapısının değiştiğine de dikkat çeken Acemoğlu, “Dünyadaki sistemin küreselleşme üzerine bağlı olduğunu biliyoruz. Son 30 sene içerisinde ortaya çıkan karmaşık tedarik zincirlerinin hem üretkenliğe hem de istikrarsızlığa etkisi oldu. Ancak bildiğimiz şekliyle küreselleşmede yavaşlamanın başladığını görüyoruz. Bunun nedenlerinden biri, bu tedarik zincirlerinin riskli olduğunun düşünülmeye başlanmasıydı. Bir diğer nedeni de ABD-Çin arasındaki rekabetin sertleşmeye başlaması oldu. Örneğin ABD’nin Çin’den ithalatında ciddi bir düşüş görüyoruz. ABD’nin diğer ülkelerle ticaretinde böyle bir düşüş görmüyoruz. Öte yandan tedarik zincirlerinin yerlileştiğini de görüyoruz. Bu Türkiye gibi ihracata dönük ülkeler için bir problem. Ama bu da bir fırsat sunuyor. Bu yeni küreselleşen sistemde yine verimliliğe vurgu yapan yeni olasılıklar ortaya çıkacak. Küreselleşme sona ermiyor, küreselleşmenin yapısı değişiyor. Ve değiştikçe de doğru üretkenliği olan ve teknolojiyi doğru kullanan ihracatlar önem kazanacak gibi görünüyor” şeklinde konuştu.

“Demokrasi, ekonomik büyümeye katkıda bulunuyor”

Demokrasinin ekonomik kalkınmada önemli bir rol oynadığını belirten Acemoğlu, “Demokratikleşen ülkeler daha hızlı büyümeye başlıyor. Örneğin diktatörlükten demokrasiye geçen ülkelere baktığımızda, ilk dört veya beş sene zorluk yaşadığını ama beş sene sonrasında daha hızlı büyümeye başladığını görüyoruz. Ve bu ülkeler 20 sene gibi bir süre içerisinde ise gayri safi yurt içi hasılalarını yaklaşık yüzde 20 oranında artırıyorlar. Yani demokrasi ekonomik büyümeye katkıda bulunuyor. Ancak günümüzde demokrasi bir krizde. Bunun birçok nedeni var. Ama en önemlilerinden bir tanesi, demokrasiye olan desteğin azalması. Son 20 senedir demokrasiler beklentinin altında performans gösteriyor. Demokrasiye desteğin artması için insanların demokrasinin ekonomik büyüme getirdiğini, eşitsizliği düşük seviyede tuttuğunu, siyasi istikrar getirdiğini ve yolsuzluğa yol açmadığını görmesi lazım. Bir diğer önemli nedeni ise manipülasyon ve dezenformasyon. Demokrasi bilgiye dayalı, bilgiyi kimin kontrol ettiğine dayalı.  Ne kadar çok manipülasyon varsa, demokrasi o kadar az çalışmaya başlıyor ve demokrasiye olan destek de o kadar azalıyor” dedi.

“Teknolojiyi doğru kullanmamız, verimliliği artırmamız ve insan kaynaklarını doğru kullanmamız lazım”

Türkiye’nin bu altı akıma karşı ne kadar hazırlıklı olduğuna dair de görüşlerini aktaran Acemoğlu, “Eğer bu altı akımı doğru kullanıp fırsata çevirmek istiyorsak teknolojiyi doğru kullanmamız, verimliliği artırmamız ve insan kaynaklarını doğru kullanmamız lazım. Ancak Türkiye’de gördüğümüz şey, verimliliğin makroekonomik olarak düşük olduğu ve insan kaynaklarına yönelik doğru yatırımda bulunulmadığı. Türkiye’de 2006 senesinden beri toplam faktör verimliliğinde gelişme olmadı. Bunu teknolojide de görüyoruz. Türkiye son 15 yıldır ne ihraç ediyorsa, hâlâ aynı şeyi ihraç etmeye devam ediyor. Oysa bazı ülkeler yaptıkları yatırımlarla ihraç ettikleri ürünleri çeşitlendirdi. Neden böyle olduğuna bakacak olursak, bizde yatırım, teknolojiye ve bilime gitmedi. Bu da eşitsizliğin artmasını beraberinde getirdi. Bahsettiğim altı akım, hiç kimsenin küçümseyebileceği bir durum değil. Dünyanın geleceğini bu altı akım belirleyecek. Makroekonomik dengesizlikleri kontrol edebilen, yaşlanmayı kontrol edebilen, otomasyonu doğru kullanıp işsizliği artıran değil, daha fazla beceriye sahip çalışan yaratan ülkeler bu süreçten kazançlı çıkacak” şeklinde konuştu.