06 Mart 2024

PwC Araştırması: Şirketlerin riske bakış açıları değişiyor

PwC'nin Küresel Risk Araştırması 2023, lider şirketlerin fırsat ve değer yaratma arayışında teknoloji ve verinin dönüştürücü gücünü benimseyerek riske bakış açılarını nasıl değiştirdiklerini ortaya koyuyor. Risk ve denetimin yanı sıra teknoloji, operasyon ve finans departmanlarından, aralarında yönetim kurulu üyeleri ve CEO'lar da bulunan 3.910 işletme ve risk liderinin görüşlerini içeren bu araştırma, teknolojinin aşağı yönlü riski daha etkili bir şekilde azaltarak ve yöneterek şirketlerin değerlerini korumasına nasıl giderek daha önemli bir rol oynadığını da vurguluyor.
 
Araştırmaya katılanların yüzde 54’ü (Türkiye: Yüzde 64) dış faktörler arasında yeni enerji kaynaklarına geçişi, en büyük fırsat olarak görüyor. Bunu, yüzde 47 (Türkiye: yüzde 35) ile müşteri talep ve tercihlerindeki değişiklikler takip ediyor. Tedarik zincirinin bozulması ise katılımcıların yüzde 42’sine göre, fırsattan ziyade risk olarak görülen dış faktörlerin başında geliyor. Türkiye’de bu oran yüzde 29 ile küresel veriye göre düşük kalıyor.
 
Katılımcıların yüzde 60'ı üretken yapay zekâ teknolojisini risk olarak görmek yerine çoğunlukla veya tamamen bir fırsat olarak görüyor. Türkiye'de ise bu oran yüzde 55.
 
Dünya genelinde katılımcıların yüzde 62’si risklerin beraberinde ortaya çıkan fırsatlara odaklanırken, Türkiye’deki şirketlerin risk yönetimi yaklaşımının değer yaratmaktan ziyade mevcut değeri korumaya odaklı olduğu görülüyor.
 
Dünya genelindeki katılımcıların yüzde 57'si, teknoloji yatırımlarına hazırlanmanın, risk ortamını değerlendirmek için en büyük motivasyon faktörü olduğunu söylüyor.
 
Risk algısı sektöre göre değişiyor
 
Şirketlerin risk iştahı ölçeğinin değer koruma tarafında mı, yoksa değer yaratma tarafında mı yer alacağını etkileyen diğer bir faktör de faaliyet gösterilen sektör. Perakende ve teknoloji gibi hızlı tüketim sektörlerinde faaliyet gösteren şirketlerin riski fırsata çevirme olasılığı daha yüksekken; kamu ve ilaç sektörü gibi sıkı yasal düzenlemelere tabi sektörlerde faaliyet gösteren şirketlerin yasal düzenlemelere uyuma öncelik vererek riskten kaçmaya odaklanma olasılığı daha yüksek. Aynı şirket içinde yer alan farklı departmanların riske bakış açıları da birbirinden farklı. Örneğin, finans departmanında şirketlerinin yüksek risk iştahı yerine riskten kaçmaya odaklandığını söyleyenlerin oranı daha yüksek.
 
Enflasyon ve siber riskler başı çekiyor
 
Araştırmaya katılanların üçte biri, siber risklere maruz kalma düzeylerinin çok ya da aşırı yüksek olduğunu söylüyor. Risk yönetiminden sorumlu bu liderler, sıralamada siber riski enflasyonun üzerinde sıralıyor. Ancak bu riskler şirketleri teknolojiye yatırım yapmaktan alıkoymuyor ve yaklaşık yarısı siber güvenlik araçları ile yapay zekâ, makine öğrenimi ve otomasyon teknolojilerine yatırım yapmayı planlıyor. Türkiye’den katılımcıların neredeyse yarısı da aynı bakış açısına sahip. Türkiye’den gelen yanıtlara bakıldığında, enflasyon (yüzde 68) ve makroekonomik dalgalanma riskleri (yüzde 61), siber riskler (yüzde 19) ile dijital ve teknoloji risklerinin (yüzde 13) açık ara önünde yer alıyor.
 
Katılımcıların önümüzdeki 12 aylık dönemde yüksek seviyede ya da aşırı derecede maruz kalacaklarını düşündükleri tehditler arasında enflasyon ve siber riskler başı çekmekle birlikte farklı konulardaki endişeler de dikkat çekiyor. Bunlar arasında makroekonomik dalgalanma, dijital ve teknoloji kaynaklı riskler, iklim değişikliği, jeopolitik çatışmalar, sağlıkla ilgili riskler ve sosyal eşitsizlik bulunuyor.
 
Riske dair dört kilit soru
 
Teknolojiden güç alarak ve dönüşüm, fırsat ve büyüme merceğinden bakarak daha akıllıca risk alma yolculuğu, liderlerin aşağıdaki dört kilit soruya cevap vermesiyle başlıyor:
 
1- Üretken yapay zekânın sektörünüzde ne gibi değişiklikler yapacağını açık ve net bir şekilde biliyor musunuz ve şirketinizin tüm bu değişim sürecinden kazançlı çıkmasını sağlamak için bir planınız var mı?
 
2- Ufuktaki tehditlerden haberiniz var mı? Bu içgörüyü kullanarak işletme değeri yaratmak için almanız gereken risklerle, ani değişimlere ve sürprizlere yanıt verebilmek ve riskleri en aza indirebilmek için aldığınız önlemler birbiriyle uyumlu mu?
 
3- Şirketinizin krizlere karşı dayanıklılığını artırmak, kritik başarısızlık noktalarını ortadan kaldırmak ve meydana gelen risk olaylarına hızlı bir şekilde yanıt verme becerilerinizi geliştirmek için uygun yatırımları yaptınız mı? 
 
4- Riskleri değerlendirirken, yönetirken ve risk alırken teknolojiyi merkeze alan bir yaklaşım mı yoksa hala manuel uygulamalar ve elektronik tablolar mı kullanıyorsunuz?
 
 
Şirketler artık öncelikli olarak riskten kaçınmaya odaklanan reaktif bir yaklaşımı kaldıracak durumda değil. Araştırmaya katılan CEO’ların yaklaşık %40’ı, mevcut gidişat devam ederse, şirketlerinin önümüzdeki 10 yılda finansal olarak varlığını sürdüremeyeceğini düşünüyor. Risklere karşı dayanıklı olabilmek ve riskleri fırsata çevirebilmek için şirketlerin, iklim değişikliğinden jeopolitik risklere, makroekonomik dalgalanmalardan teknolojinin yıkıcı gücüne kadar tüm risklere bakış açısını değiştirmeleri gerekiyor.
 
Bu sürekli değişim ve belirsizlik ortamında, uyum, değişim ve dönüşüm kabiliyeti, şirketlerin ayakta kalabilmesi ve sürdürülebilir büyümeyi yakalayabilmesi için kritik önem taşıyor. Riski değişim ve büyüme fırsatına çevirmek için teknolojinin ve verinin gücünden yeni şekillerde faydalanırken, aynı zamanda şirket içinde çeşitli çok disiplinli yetenekler oluşturmak şart.