18 Mayıs 2021

Bir ulusun doğum günü: 19 Mayıs

Atatürk’ün kendisine doğum günü olarak seçtiği 19 Mayıs, onun bir ulusun kaderine yön verecek lider olarak cesaretle ileriye atılmasının da miladıdır. Zorlu ve kararlı bir yolculuğun ardından 1919 yılında Samsun topraklarına atılan ilk adım, Anadolu’yu saracak kurtuluş ateşinin kıvılcımıdır.
 
Vefatından tam iki yıl önce, 10 Kasım 1936’da Cumhurbaşkanlığı’na Dışişleri’nden resmi bir evrak gelir. Bu evrakta, Atatürk’ün doğum tarihi sorulmaktadır. Bunun nedeni, bir yıldan kısa görev süresi içerisinde ilk yurt dışı ziyaretini Türkiye’ye yapan ve Atatürk ile görüşen İngiltere Kralı VIII. Edward’ın, doğum gününde O’na “özel ve samimî bir tebrik telgrafı” göndermek istemesidir. Bu nedenle İngiltere Maslahatgüzarı, Dışişleri’ne resmi bir yazı ile başvurarak Ata’nın doğum tarihini sorar. Dilekçeye iki gün sonra Umumi Kâtip Hasan Rıza Soyak’ın verdiği yanıt ise şöyledir: Reisicumhur Atatürk'ün 19 Mayıs 1881 tarihinde doğmuş olduklarını arz ederim.”

Prof. Dr. Afet İnan’ın aktardığı bu anekdot, bir bahar günü doğan, ancak tam tarihini bilmeyen Atatürk’ün kendisine doğum günü olarak 19 Mayıs’ı seçtiğini resmi olarak kayıt altına alır. Aslında daha önce de soranlara aynı yanıtı vermiştir ve bu tercih, hiç de şaşırtıcı değildir. Zira O, Kurtuluş Savaşı’nı anlattığı ve Cumhuriyet tarihi açısından en önemli eser olan Nutuk’taki anlatımına da Samsun’a ayak bastığı 19 Mayıs 1919 ile başlar. Bu tarih, eski rejimin küllerinden yeniden doğan, halkın iradesine dayalı Türkiye Cumhuriyeti’ne uzanan yolculuğun ilk adımıdır. Ve elbette, bu mücadeleyi yöneten Atatürk’ün bir lider olarak ortaya çıkışının da miladıdır...
 
“Geldikleri gibi giderler”
Osmanlı İmparatorluğu’nun Birinci Dünya Savaşı’ndaki yenilgisini belirleyen ve 30 Ekim 1918’de imzalanan Mondros Ateşkes Anlaşması, Anadolu ve Trakya’yı her türlü işgale açık duruma getirir. 13 Kasım 1918’de İtilaf Devletleri, 61 parçalık bir donanma ile İstanbul’u işgal eder. Boğaz’da demirleyen zırhlıları izleyen Mustafa Kemal, işte o gün tarihe önemli bir not düşer: “Geldikleri gibi giderler.”

1919 yılının Nisan ayında Anadolu’daki işgal daha da büyür. İngilizler Kars’a, Fransızlar Afyonkarahisar’a, Gürcü Birlikleri Ardahan’a, İtalyan askerleri Konya’ya girer. Çanakkale, Musul, Batum, Antep, Maraş, Samsun, Bilecik, Mersin, Antalya, İzmir ve daha birçok yer, adım adım İtilaf Devletleri tarafından işgal edilir.
 
Anadolu’ya geçme planları
Bu işgali endişeyle izleyen ve Ali Fuat Paşa (Cebesoy), İsmet Bey (İnönü), Rauf Bey ve diğer yakın arkadaşları ile toplantılar yaparak yurdun kurtuluşu için neler yapılabileceği konusunu tartışan Mustafa Kemal, İstanbul’dan Anadolu’ya gitmenin yollarını aramaktadır. Sadrazam Damat Ferit Paşa’nın Samsun ve yöresinde asayişi sağlayacak bir askeri komutan ararken bu görev için onu seçmesi ise Mustafa Kemal’in aradığı fırsatın ayağına gelmesini sağlar. Böylelikle 9. Ordu müfettişliğine atanarak Anadolu’ya resmi bir görevle gitme şansını elde eder.
 
Fırtınada bir yolculuk
Mustafa Kemal, bu atamada yetkilerinin olabildiğince geniş olmasına özen gösterir ve somut olarak neler yapacağı, hangi bölgelere gideceği yönündeki sorulara net yanıtlar vermez. Bu, onu görevlendirenlerde endişeler yaratır. Yola çıkmadan bir gün önce, Mustafa Kemal’e bir düşman destroyerinin onları izleyeceği haberi gelir. Ondan sonrasını Falih Rıfkı Atay, şu sözlerle anlatır:

“Gazi bir anda karar verdi. ‘Düşündüklerimi tatbik edemedikten sonra ölmek daha iyidir.’ Hemen Galata rıhtımına iniyor, bir sandalla vapura gidiyor, kaptana hareket emri veriyor. Kaptan ilk defa Karadeniz’e çıkacaktır ve pusula da bozuktur. ‘Kaptan Efendi’ diyor, ‘kıyı kıyı gidersiniz.’ Maksat Anadolu’nun herhangi bir yerine ayak basmaktan ibarettir. Eski Bandırma çalkalana çalkalana Sinop’a varıyor, daha kısa kara yolu olmadığından gene onunla Samsun’a gidiliyor. Belki bir torpido takibe çıkmıştır. Fakat Karadeniz’in azgın dalgalarıyla boğuşmaktan kıyı taraflarını arayamamıştır. Mustafa Kemal 19 Mayıs 1919’da Samsun toprağına işte böyle ayak bastı.”
 
“Manzara-ı umumiye”
Atatürk, o tarihte gördüğü manzarayı Nutuk’ta şu sözlerle anlatır: “1919 senesi Mayısı’nın 19. günü Samsun’a çıktım. Vaziyet ve manzara-ı umumiye: Osmanlı Devleti’nin dahil bulunduğu grup, Harbi Umumi’de mağlup olmuş, Osmanlı ordusu her tarafta zedelenmiş, şeraiti ağır bir mütakerenâme imzalanmış. Büyük Harbin uzun seneleri zarfında, millet yorgun ve fakir bir hâlde. Millet ve memleketi Harbi Umumiye sevk edenler, kendi hayatları endişesine düşerek, memleketten firar etmişler. Saltanat ve hilâfet mevkiini işgal eden Vahdettin, mütereddi, şahsını ve yalnız tahtını temin edebileceğini tahayyül ettiği yeni tedbirler araştırmakta. Damat Ferit Paşa’nın riyasetindeki kabine; âciz, haysiyetsiz, cebîn, yalnız padişahın iradesine tâbi ve onunla beraber şahıslarını vikaye edebilecek herhangi bir vaziyete razı...”
 
Direniş ve zafer yolculuğu
Atatürk’ün anlattığı bu manzara hüküm sürerken, O’nun Samsun’a attığı ilk adım artık yeni bir dönemin kapısını açar. Kurtuluş Savaşı’nın kıvılcımı artık yanmıştır. Kısa süre içinde Havza ve Amasya Genelgeleri, Misak-ı Milli Kararları, Erzurum ve Sivas Kongreleri, artık geri dönülmeyecek yolculuğun mihenk taşları olur. Yurtta farklı bölgelerde örgütlenen Kuva-yı Milliye birlikleri, işgale karşı koymaya başlar. Kıvılcım gider büyür ve Anadolu’yu sarar. Artık yeni bir dönem başlamıştır: Kurtuluş Savaşı… Halkın kendi kaderine sahip çıktığı, zafere giden bu yolculuğun miladı ise 19 Mayıs 1919 olarak tarihe geçer.

Atatürk, Samsun’a çıktığında gördüğü manzarayı aktararak başladığı Nutuk’taki anlatımını, istiklali ve Cumhuriyet’i gençlere emanet ederek bitirir. Bu emanete sahip çıkan herkesin 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı kutlu olsun!