09 Eylül 2021

Daha iyi bir gelecek için paydaş kapitalizmi

Koç Holding, Türkiye’de Paydaş Kapitalizmi Göstergeleri”ni kurumsal raporlamalarında kullanacağını taahhüt eden Türkiye’deki ilk şirket olarak, tüm paydaşlarıyla şeffaf ve güvene dayalı ilişkiye verdiği önemin altını çizmişti. Yalnızca hissedarları değil, tüm paydaşları merkeze alan “paydaş kapitalizmi”, tüm dünyada giderek daha fazla destek buluyor. Daha iyi bir geleceğin kapılarını açan bu yaklaşım,  “ana akım” hâline geliyor.
 
​​“Topluluğumuzun geleceğini içinde yaşadığımız toplumun ve dünyanın geleceğinden ayrı düşünemeyiz. Bu nedenle sürdürülebilirlik başlığı altında dünyayı etkileyen konuları gündemimizin üst sıralarında tutuyoruz...” Koç Holding CEO’su Levent Çakıroğlu, Mayıs ayında çevresel, sosyal ve kurumsal yönetim (ESG) yol haritası kapsamında Koç Holding’in küresel taahhütlerini anlatırken bu değerlendirmeyi yapmıştı. Çakıroğlu, sözlerine şöyle devam etmişti: “Uzun dönemli sürdürülebilir değer yaratma anlayışı; ESG perspektifimizi çok daha geniş bir yaklaşımla ele almamızı gerekli kılıyor. Tüm dünyada finansal olmayan raporlamalar için önemli bir standardı temsil eden Paydaş Kapitalizmi Göstergeleri’ne yönelik verdiğimiz taahhüt, ESG alanlarındaki performansımızı ve ilerlememizi şeffaf bir şekilde paylaşmamıza katkı sağlayacak. Bu göstergeler iş dünyasının evrensel, karşılaştırılabilir bir raporlama sisteminin de yer aldığı küresel bir çözüme doğru hızla ilerlediğini gösteriyor. ESG alanlarındaki performansımızı ve ilerlememizi mümkün olan tüm mevcut raporlamalarımıza en kapsamlı şekilde yansıtmamıza destek olacak bu taahhüdün aynı zamanda paydaşlarımız ile kurduğumuz şeffaf ve sürekli iletişim ile güvene dayalı ilişkinin daha da gelişmesine katkı sağlayacağına inanıyorum.”
 
Sürdürülebilir değer yaratmak
Levent Çakıroğlu’nun değindiği ve Dünya Ekonomik Forumu’nun (WEF) 2020 yılında yeniden gündeme getirdiği “paydaş kapitalizmi”, tüm paydaşlar için ortak ve sürdürülebilir değer yaratmayı esas alıyor. Daha iyi bir geleceğin kapılarını açmaya aday olan bu yaklaşım, tüm dünyadaki şirketlerin gündemine girmiş durumda.

Dünya Ekonomik Forumu bünyesindeki Uluslararası İş Konseyi (IBC) tarafından kaleme alınan “Paydaş Kapitalizmi Göstergeleri” ise insanlar, gezegen, refah ve yönetişim ilkeleri başlıkları altında toplanıyor. Bu alanlarda en kritik kabul edilen ve şirketlerin raporlayabileceği 21 evrensel ilkeyi kapsayan göstergeler şu amaçlarla oluşturuldu: Şirketler arasında sürdürülebilirlik alanındaki ilerlemenin karşılaştırılabilmesi, bu alanda karar verme mekanizmalarının geliştirilmesi, şirketlerin yarattıkları sürdürülebilir değer konusunda şeffaflığın ve hesap verilebilirliğin daha da artırılabilmesi. Ocak ayında düzenlenen Davos Zirvesi’nde 60’tan fazla şirketin imzaladığı taahhütler, ortak çerçeveyi belirleyip şeffaf bir şekilde paylaşmayı içeriyor.

Bu taahhütleri yerine getirirken iş liderleri, ESG’nin tüm işletmelerin başarısı ve uzun vadeli uygulanabilirliği için giderek daha kritik hâle geldiğinin sinyallerini veriyor. Bu, önde gelen küresel şirketlerin sürdürülebilirliği temel stratejilerine, operasyonlarına ve kurumsal açıklamalarına entegre etme niyetini açıkça temsil ediyor.

Türkiye’de bu taahhütleri imzalayan ilk şirket olan Koç Holding, “Paydaş Kapitalizmi Göstergeleri”ni kurumsal raporlamalarında kullanarak ESG alanındaki çalışmalarını ölçülebilir kıldı. Topluluk böylelikle bu alanlardaki performansını ve ilerlemesini şeffaf bir şekilde paylaşabilecek. CEO Levent Çakıroğlu’nun ifadesiyle, “Bu taahhüt, sürdürülebilirlik vizyonunu tüm iş stratejisine, operasyonlara ve kurumsal beyanlara dahil etme konusundaki kararlılığın yansıması.”
 
Tüm paydaşlar için hizmet

ABD’li ekonomist Friedman’ın öncülüğünü yaptığı “hissedar kapitalizmi”, uzun yıllar dünyada “devlet kapitalizmi” karşısındaki ana akımdı. Şirketler için en önemli hedefin kısa vadeli kâr maksimizasyonu olduğu bu yaklaşımda en önemli paydaş, şirketin hissedarlarıydı. Öncülüğünü Dünya Ekonomik Forumu’nun kurucusu Klaus Schwab’ın yaptığı “paydaş kapitalizminde” ise en önemli noktalardan biri, uzun vadeli değer yaratmak.

Yakın zamanda formüle etmiş olsa da Klaus Schwab için paydaş kapitalizmi, tohumları onlarca yıl önce atılmış bir ideal. 1971 yılında yazdığı Dördüncü Sanayi Devrimi adlı kitabında Schwab, uzun vadede başarılı olmak isteyen bir şirketin sadece hissedarlarına değil tüm paydaşlarına hizmet etmesi gerektiğini savunuyordu.
 
“Şirketler sosyal birer organizmadır”

Schwab, bugün, pandemiyle birlikte savunduğu yeni modelin daha da aciliyet kazandığını vurguluyor. Peter Vanham’la birlikte kaleme aldığı Stakeholder Capitalism: A Global Economy that Works for Progress, People and Planet (Paydaş Kapitalizmi: İlerleme, İnsanlar ve Gezegen İçin Çalışan Bir Küresel Ekonomi) adlı kitabının önsözünde Schwab, Covid-19 pandemisiyle, paydaş kapitalizminin daha da önem kazandığını belirtiyor ve bu kapsamdaki farkındalığın da arttığına dikkat çekiyor. “Şirketin sadece ekonomik bir birim değil, aynı zamanda sosyal bir organizma olduğunu ve sadece ekonomik hedefleri değil aynı zamanda sosyal beklentileri de yerine getirmesi gerektiğini düşünüyorum,” diyen WEF Başkanı, salgının, bencil ve kısa vadeli çıkarlar tarafından yönlendirilen bir ekonomik sistemin sürdürülebilir olmadığını anlamamızı sağladığına vurgu yapıyor.

18 Mart 2021 tarihinde Investment Monitor’de yayımlanan söyleşide ise bu durumun şirketleri yakın zamanda bir tercihe zorlayacağını belirterek şunları söylüyor: “Her şirket karar vermek zorunda kalacak; tarihin doğru tarafında mı olmak istiyor yoksa geride mi kalmak istiyor?”
 
Ana akım hâline geliyor

Schwab’ın ortaya attığı bu sorunun arka planında ise şu görüşü yer alıyor: “Paydaş kapitalizmi artık gerçekten ana akım hâline geliyor”. Schwab, şirketlerin yalnızca finansal konularda değil, aynı zamanda ESG etkilerini de raporlamaya yönelik kamu taahhütlerini ilerleme, insanlar ve gezegen için çalışan küresel bir ekonomiye doğru önemli bir adım olarak gösteriyor. Taahhütlere imzasını koyan kuruluşlar arasında yer alan Bank of America’nın CEO’su ve Uluslararası İş Konseyi Başkanı Brian Moynihan ise WEF’in web sitesinde yer alan yorumunda şunları söylüyor: “Hissedarlarımıza büyük getiriler sağlarken toplumun en önemli önceliklerinde ilerlemeye yardımcı olmalıyız. İşte bu, paydaş kapitalizmidir. Ortak göstergeler, tüm paydaşların kaydettiğimiz ilerlemeyi ölçmesine yardımcı olacak ve şirketlerden, yatırımcılardan ve diğerlerinden kapitalizmin kullanabileceği kaynakların en fazla fark yaratabilecekleri yerlere yönlendirilmesini sağlayacak.”
 
Paydaş kapitalizminde herkes kazanıyor
Araştırmalara göre bu bakış açısı, yalnızca paydaşlar için fayda sağlamıyor; aynı zamanda şirketleri de finansal açıdan ileriye taşıyor. McKinsey Global Institute’un yaptığı bir araştırma, bu gerçeği gözler önüne seriyor.

2001-15 yılları arasında ABD’de halka açık 615 büyük ve orta ölçekli şirketin performansını değerlendiren araştırma, uzun vadeli bakış açısına sahip olanların kazanç, gelir, yatırım ve istihdam artışı açısından diğerlerinden daha iyi performans gösterdiğini ortaya koyuyor. Aynı kuruluşun araştırmaları; güçlü çevresel, sosyal ve yönetişim normlarına sahip şirketlerin daha yüksek performans ve kredi notları kaydettiği sonucunu yansıtıyor. Bu şirketler yüksek düzeyde büyüme sağlıyor, maliyetlerini düşürüyor, daha az yasal ve düzenleyici müdahaleye maruz kalıyor, daha yüksek üretkenlikle çalışıyor, yatırım ve varlıklarını daha iyi optimize ediyor.
 

Haberin tamamına Bizden Haberler dergisinin yeni sayısından ulaşabilirsiniz.