20 Mart 2024

Kadın hekimler aydınlık bir gelecek inşa etmek için bir arada!

Bu yılki Vehbi Koç Ödülü’nün sahibi olan Kadın Hekimler Eğitime Destek Vakfı’nın (KAHEV) Yönetim Kurulu Başkanı Doktor Demet Orhan Başer ile vakfın kuruluş aşamasından gelecek projelerine dair keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.
 
Röportaj: Filiz Tülek / Bizden Haberler
 
Eğitim hayatları boyunca zorlu yollardan geçen, ülkemizin aydınlık geleceği için eğitimin önemini kavramış, bu yolda üzerine düşen sorumlulukların bilincinde olan kadın hekimlerin bir araya gelmesiyle temelleri atılan KAHEV’in hikâyesini, hedeflerini ve projelerini, vakfın Yönetim Kurulu Başkanı, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Demet Orhan Başer’e sorduk. Sorularımızı içtenlikle yanıtlayan Başer’e sohbetimizin sonunda Vehbi Koç Ödülü’nün KAHEV için ne anlama geldiğini sorduk ve duygu yüklü bir yanıt aldık. “Şunu çok iyi anladık ki yalnız değiliz. Doğru projelere imza attıkça, KAHEV’imizin yolu doğru kişilerle kesişiyor ve önünde bambaşka aydınlık yollar açılıyor.”    
 
KAHEV fikri nasıl doğdu?
KAHEV fikri bizim kapalı sosyal medya grubumuzda desteklediğimiz öğrencilerin sayısının artması sonucu bir ihtiyaç olarak doğdu. Biz aslında bu işe bir vakıf kurma amacıyla başlamadık. 6 Ocak 2017 tarihinde ‘Doktor Anneler’ isimli kapalı bir sosyal medya grubunda, bir aile hekimi arkadaşımız başarılı bir Anadolu Lisesi öğrencisinin maddi imkânsızlıklar yüzünden okulunu bırakmak zorunda kalacağı ile ilgili gönderi paylaşmıştı. O çocuğun eğitimine destek olmak isteyen 25 kişi, o gönderinin altında buluştuk. Baktık ki yazışmalar ve mesajlar çok fazla oldu, ayrı bir grup kurmaya karar verdik. Kurucuları arasında yer aldığım ‘Doktor Hanımlar Yardımlaşıyor’ grubunu kurduk. Bu grubun faaliyet alanı ihtiyaç sahibi öğrencilere destek olmaktı. Gönderilerde bir doktor arkadaşımız referans olarak ihtiyaç sahibi öğrenciyi tanıtıyor, ona burs verecek diğer doktor arkadaşlarımız da o gönderinin altında verebilecekleri burs miktarını yazıyordu; hedeflenen miktar toplandığında gönderiyi yorumlara kapatıyorduk. Sonra bu öğrenci için referans olup gönderiyi açan doktor arkadaşımız WhatsApp grubu kurup öğrencinin hesap bilgisini paylaşıyordu, burs veren arkadaşlarımız ise bu gruba katılıp burslarını göndermeye başlıyorlardı. KAHEV’in çekirdek fikri ve projesi bu şekilde oluştu. İkinci yılın sonunda öğrenci sayımız ve toplanan para miktarı artınca, bu durumu resmileştirmeye ve vakıf olmaya karar verdik. Vakfımızın kadın hekimlerden oluşması da doktor annelerden doğmamızdan dolayı oldu.

KAHEV-Dr-Demet-Orhan-Baser-(1).jpg
 
Vakıflaşmaya giden süreci bizimle paylaşır mısınız?
‘Doktor Hanımlar Yardımlaşıyor’ grubu bir ay dolmadan 35 öğrenciye ve 1.000 doktor bağışçı arkadaşımıza ulaşmıştı. Daha sonra bu grup çığ gibi büyüdü, şu anda da 25.000 kadın hekimin sürekli paylaşımlar yaptığı KAHEV adı altında devam ediyor. 2017 yılının ocak ayında kurduğumuz bu grubun çok büyümesi üzerine aynı yılın Aralık ayında vakıf olmaya karar verdik.

Başta ben ve Dr. Tülin Pınar Demirbaş olmak üzere, süreci en başından beri yöneten kişiler olarak yüz yüze tanışmamıştık. Vakıf kurmanın şartlarını araştırmış ve bir yönetim kurulu oluşturarak mahkemeye gitmemiz gerektiğini öğrenmiştik. Artık resmi bir yola çıkacağımız kişilerle ilk defa yüz yüze tanışmak için tam 11 ay sonra Ankara’da buluşma kararı aldık. Sosyal medyadan tanışan ve yazışan 5 kurucu üye olarak yüz yüze geldiğimizde birbirimizi yıllardır tanıyor gibiydik. Konuştuk, tartıştık ve vakıflaşma yolunda gerekli hazırlıkları yaparak iki ay sonra yine Ankara’da buluşmak üzere sözleştik.

Tüm Türkiye’deki hekimlere bir vakıflaşma sürecine gittiğimizle ilgili çağrı yaparak yönetim ve denetim kurullarında aktif olarak çalışmak isteyenlerin belirlenen tarihte Ankara’ya gelmelerini rica ettik. Buluşmaya Türkiye’nin her ilinden arkadaşlarımız geldi. Vakıf senedimizi hazırladıktan sonra Eskişehir’de büromuzu tuttuk. Fakat şöyle bir durum vardı, 70 bin liralık bir mal varlığımızın olması gerekiyordu. 14 Mart 2018 tarihinde yine kapalı grubumuzda gönderi açtık ve bu durumu anlattık. 24 saat içinde 142 bin lira bağış toplandı. 2-3 gün boyunca da bağış gelmeye devam etti. Bu parayı da bloke hesaba alarak nisan ayında yine bir kadın olan avukatımızla mahkemeye başvurumuzu yaptık. Bu süreçte kurucu üyelerin güvenlik soruşturmaları yapıldı. Eskişehir’den Aile Hekimi Dr. Tülin Pınar Demirbaş, Mersin’den Organ ve Nakli Koordinatörü Dr. Emine Çiğdem Çatal, İstanbul’dan Anestezi ve Reanimasyon Uzmanı Dr. Canan Topcu, Batman’dan Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Demet Orhan Başer (ben) ve Ağrı’dan Kadın Doğum Hastalıkları Uzmanı Dr. Burcu Akdağ Özkök’ü kurucu üye olarak bildirdik. 8 Ekim 2018’de yönetim kurulu olarak belirlediğimiz arkadaşlarımızın da katılımıyla Eskişehir’de kurulma mahkememize girdik.

İlginç bir şekilde davamıza bakan hâkim de kadındı. Hâkime Hanım duruşmada “Ben ilk kez vakıf kuruyorum,” dedi. Bunun üzerine avukatımız “Ben de ilk defa bir vakıf kuruluşu davasına bakıyorum,” diye cevap verdi. Biz de ilk defa vakıf kurduğumuzu söyledik. Hâkime Hanım ‘O zaman hayırlı olsun’ dedi. Karar 31 Aralık 2018 tarihinde Resmî Gazete’de yayınlandı ve böylece aktif çalışabilen bir vakıf hâline gelmiş olduk.
 
Vakıf olarak faaliyet göstermeye başlayana kadar karşılaştığınız zorluklar nelerdi?   
Biz vakıflaşmaya giden gayri resmî iki yıllık süreçte burs vermeye devam ettik. Hatta devlet okullarına yardım etmeye başladık. Bu süreçte yaşadığımız zorlukların başında yardımları nerede toplayacağımız konusu geliyordu. Hep birbirimizin hesabında paraları topluyorduk ve daha sonra o parayı okula aktarıyorduk. Çocukların bursları ise burs grubundaki doktor hanımlar tarafından doğrudan çocuğun hesabına yatırılıyordu. Bazen aksaklıklar oluyordu. Çocuğun adı yanlış ya da eksik yazılıyor, otomatik ödemede aksaklıklar oluyor, bu gibi nedenlerle eksik burs yatıyordu. Bu süreçte en çok zorlandığımız konu parayı çocuklara eksiksiz yatırabilmek oldu. Okul gönderilerinde ise para birimizin hesabında toplandıktan sonra okula gönderiliyordu. Bu süreçlerde okulun aldığı malzemelerin faturalarının toplanması ve çocukların bursiyer belgelerinin araştırılması resmi bir kurum olmadığımız için hep gönüllü doktor arkadaşlar, yani bizler tarafından yapılıyordu. Her şeyin gönüllüler tarafından yapılması, takip edilmesi ve bu gönüllü arkadaşların aktif çalışma hayatındaki doktorlar olması her şeyin kayıt altına alınabilmesi açısından bazı zorluklar yaşamamıza sebep oldu.  


 
KAHEV’in faaliyet alanından ve örgütsel yapısından bahsedebilir misiniz? Kaç ilde faaliyet gösteriyorsunuz?
Biz kapalı sosyal medya grubunda ve WhatsApp gruplarında faaliyet gösteriyoruz. Şu andaki çalışma sistemimizde esas olan referans doktor arkadaşlarımız. İhtiyaç sahibi öğrenciler bu arkadaşlarımıza ulaşıyor, gerekli belgeler inceleniyor, sosyal medya grubunda gönderi açılıyor, o öğrenciyi desteklemek isteyen doktor arkadaşlarımız o öğrencinin burs grubuna dahil oluyor. Ancak artık doktor arkadaşlarımız burs paralarını öğrencinin değil, vakfımızın hesabına yolluyorlar. Biz her ayın üçüncü iş günü toplu olarak çocukların hesabına burslarını yatırıyoruz.

KAHEV her ilde, hatta her ilçede, yani kadın hekimlerin olduğu her yerde var. Şu anda haberleşmelerimizi hâlâ sosyal medya grubumuzdan yapmaya devam ediyoruz. Ayrıca her ilde bir WhatsApp grubumuz var; KAHEV Ankara, KAHEV İstanbul, KAHEV Mardin, KAHEV Batman, KAHEV Antalya, KAHEV İzmir gibi. Söz konusu ile yeni tayin olmuş arkadaşı daha o ile gelmeden hemen il gruplarına ekliyoruz. Birbirimizden haberdarız. O gruplarda hem üyelere ev kiralama, çocuk bakıcısı bulma, kreş bulma, okul bulma gibi sosyal ihtiyaçlarda yardımcı oluyoruz hem de duyurularımızı paylaşıyoruz. Artık resmi bir kurum olduğumuz için web sitemiz var, üyelerimize kurumsal mail ve sms ile de ulaşabiliyoruz. Amacımızla ve daha önce imza attığımız projelerle hem bağış yapmak hem de destek talep etmek isteyenler için camiamızda ilk akla gelen kurumuz… 
 
KAHEV’in burs kriterlerinde standartların dışında bir bursiyer seçim kriteri mevcut. Bursiyer olabilmek için bir referans sisteminiz bulunuyor değil mi?
Evet. KAHEV’in ilk çıkış gönderisinde bir öğrenciyi bize bir aile hekimi arkadaşımız sunmuştu. O öğrenciye destek vermek isteyen arkadaşlarımız o gönderinin altında bir araya gelmişti. Daha sonra aynı sosyal medya grubunda yine başka bir doktor arkadaş “Benim de şöyle bir tanıdığım var, onun da bursa ihtiyacı var” diye ikinci gönderiyi açmıştı. Bu işe bu şekilde başladık ve hâlâ aynı sistemle devam ediyoruz. Referans sistemini seçmemizin sebeplerinden biri, referans olan arkadaşın çocuğu zaten tanıyan, onun maddi durumunu bilen, maddi yetersizliği olduğuna kefil olan bir doktor olması. Çocuğu hem referansı hem de mentorü olarak takip edebiliyoruz; mezuniyetinde, hatta çalışma hayatında bile ona destek olabiliyoruz; ayrıca çocuk da eğitim hayatı boyunca karşılaştığı zorluklardan bizi haberdar edebiliyor. O yüzden biz bu referans sistemini çok seviyoruz. Çocuklara sadece burs vermekle kalmıyoruz, çocukların sosyal anlamda da her zaman yanlarında olmayı önemsiyoruz.
 


Bu sistemin avantajları neler?
Referans sistemimizin pek çok avantajı var. Örneğin ölümcül bir hastalık tanısı alan bir öğrencimiz, referansı sayesinde doğru tanıya ve tedaviye ulaştı. Bir tıp fakültesi öğrencisine yurt ayarlandı. Yine öğrencilerimiz eve çıktıklarında ve eşya eksikleri olduğunda, destek için gruplarımızda hızlıca organize oluyoruz. Çocukların evlerini sıklıkla ziyaret eden referanslarımız var. Referans sisteminin esas amacı bu. Referans sistemini şu açıdan da önemsiyoruz: O çocuğun yasa dışı işlerin içinde olup olmadığı veya evrak üzerinde ihtiyaç sahibi görünse de kayıt dışında ailenin veya çocuğun bir geliri bulunup bulunmadığı konusunda referansın beyanı ve taahhütnamesi ile biz o çocuğa burs vermeye başlıyoruz. Aslında referansı bir kefil gibi düşündüğümüz için daha fazla güvenle o çocuğa veya o okula destek veriyoruz.
 
Daha yeni bir vakıf olmanıza rağmen destekçi ve üye sayınız oldukça yüksek. Gönüllü sayınızı bu rakamlara getirmeyi nasıl başardınız? Vakfınızın gönüllülük esasına dayalı çalışma modelini ve gönüllülerle nasıl iş birlikleri yaptığınızı da bizimle paylaşabilir misiniz?
Ben vakfımızın üye sayısının çok hızlı bir şekilde artmasını ve gönüllerimizin ardından bağışçılarımızın sayısının da hızlı artış göstermesini sistemimizin başarısı olarak görüyorum. Zaten hepimiz aynı camiadan insanlarız, kulaktan kulağa vakfımızın faaliyetleri duyuluyor. Diyelim ki bir hekim arkadaşımızın yaşadığı ilçedeki bir okulda bir ihtiyaç oldu, bunu bize sundu ve biz de bu projeyi hayata geçirdik. Bu durumda bize bunu sunan doktor arkadaş gidip projenin açılışını yapıyor, o açılışa giderken de yanında 3-4 doktor arkadaşını götürüyor. Hepsi bize gelen bağışların nerelere gittiğini kendi gözleriyle gördükleri için vakfımıza güven duyuyorlar. Güven duydukça bağış yaptıkları miktarı artırıyorlar, etraflarına söylüyorlar ve vakfın aldığı destek günbegün büyüyor.
Meslektaşlarımız yaptıkları projelerin ya da hobilerin gelirlerini KAHEV’e bağışlayarak havuzumuzun bağış miktarını artırmaya çalıştılar. Örneğin müzikle uğraşan doktor arkadaşlarımız KAHEV yararına konser verdi. İzmir, Mersin, Antalya ve Ankara’da konserlerimiz oldu. Yine amigurumi ören meslektaşlarımız yaptıklarını bize gönderdi. Biz kongrelerde veya KAHEV Dükkân’da satış yaparak vakfa gelir elde ettik. Kendilerinin hiçbir maddi talebi olmadı. Ticaretle uğraşan arkadaşlarımız ya da kitap yazan hocalarımız gelirlerinin belli bir kısmını KAHEV’e bağışladı. Hobilerinden gelir elde edebilen arkadaşlarımız gelirlerinin bir kısmını KAHEV’e bağışlayarak bize destekte bulundu. Arkadaşlarımız il gruplarımızda proje üretiyor ve özel günlerde vakfın çalışmalarına destek veriyor. Örneğin oğlu satranç federasyonunda çok aktif ve dereceleri olan bir arkadaşımız geçen sene KAHEV yararına satranç turnuvaları yapılmasına ön ayak oldu. Bu yıl yine 14 Mart’ta 10 ilimizde o arkadaşımızın girişimiyle KAHEV’in satranç turnuvaları düzenleniyor.

Ben vakfımızın destek görmesinin en önemli sebeplerinden birisinin de şu olduğunu düşünüyorum: Bizim vakıfta yaptığımız projelerin çıkış noktası kendi yüreğimizde hissettiğimiz, hassas olduğumuz konular. Meslektaşlarımızın veya arkadaşlarımızın da bunu hissederek bizimle aynı duygularla bu projelere destek olduklarını görüyoruz. Gönül ve güven birliği olduğu için bu projelerin destek aldığını düşünüyorum. Bizim vakfımızın kuruluşunda güven çok önemliydi. Bu güven bağı sayesinde bu kadar hızlı büyüdük.

Kısaca projelerimizden de bahsetmek istiyorum. “Emanetiniz Emanetimizdir”, Covid 19 salgınında hayatını kaybeden sağlık çalışanlarının çocuklarına verdiğimiz eğitim bursunun adı. Amerika’daki Microsoft çalışanlarından bile bu projeye destek geldi. Koronavirüs salgınında biz de vefat edebilirdik. Salgında hepimiz aktif olarak görev aldık. Kendi çocuklarımızı da düşünerek, kimin vefat edeceğini bilmeden bu projeyi başlattık. Herkes bu hissiyatla kendini vefat eden sağlık çalışanlarının yerine koyarak bu projeye destek verdi.
Herhangi bir hastalık yüzünden vefat etmiş meslektaşlarımızın çocuklarına burs verdiğimiz Vefa fonumuz yine sağlık camiası tarafından destekleniyor. Herkesin başına gelebilecek bir durum için bir fon açmamız, annesinin ya da babasının arkasında kalmış çocuklara sahip çıkma hissiyatını oluşturuyor ve yüreklere dokunuyor. Elâzığ, İzmir Bayraklı ve son olarak Kahramanmaraş depremlerinde de ivedilikle harekete geçtik. Çocuklara daha hastanelerden taburcu olmadan ulaştık. 
 
Maddi destek dışında KAHEV olarak farklı faaliyetler ile de bursiyerlerinizi destekliyorsunuz. Ayrıca vakıf destekçi ve üyelerini de bu faaliyetlere dahil ediyorsunuz. Bu faaliyetleri anlatabilir misiniz?
Bursiyerlerimizin üyelerimizle yüz yüze görüşmelerini, çeşitli faaliyetlerde buluşmalarını çok önemsiyoruz. Bağışçılarımızın onları birebir görüp, sohbet edip daha yakından tanışma şansları olduğu zaman KAHEV’e daha çok bağlandıklarını, bu işe daha çok gönül verdiklerini ve zaman ayırdıklarını gözlemledik. Biz yönetim kurulu olarak zaten Türkiye’nin farklı yerlerindeyiz. Yönetim kurulumuzu her ilde faaliyetleri yönetebilecek ve aktif olabilecek şekilde belirledik. Yönetim kurulu üyemizin olmadığı illerde de Vakıf İl Sorumlularımız (VİS) projeler üretiyor.

Biz öğrencilerin eğitimlerini de çok önemsiyoruz. Bu amaçla KAHEV Akademi üzerinden öğrencilerin ücretsiz yararlanabileceği eğitimler yapıyoruz. Dil eğitimleri başta olmak üzere, sağlıklı yaşam ve dayanıklılık hem psikolojik hem fizyolojik sağlıkla ilgili konularda yine gönüllü meslektaşlarımızın verdiği eğitimlerle onların donanımını artırmayı hedefliyoruz.

Her yıl nisan ayında başladığımız 10 derslik düzenli bir eğitimimiz var. Eğitim sonrası yapılan sınavda başarılı olan ilk 50 öğrencimizi Urla Karantina Adası’nda Sağlık Bakanlığı’nın tesislerinde 5-6 günlük KAHEV Sanat Kampı’na dahil ediyoruz. Bu kampta psikiyatri ve tarih hocalarımız tarafından mindfulness eğitimleri veriliyor. Güne yoga yaparak başlıyoruz. Yüzme bilmeyen öğrencilere yüzme öğretiyoruz. Onları sanatla buluşturmaya çalışıyoruz. Urla’daki sanat müzelerini ve tarihi yerleri rehber eşliğinde gezdirerek tarihimizi ve kültürümüzü öğretmeye gayret ediyoruz. 



Bizim için çok özel olan dayanışma kamplarımızdan da bahsetmek istiyorum. Bu kamplara ebeveyn kaybı yaşayan depremzede bursiyerlerimizi dahil ettik. İlkini Marmaris’te, ikincisini de Foça’da yaptık. Bir doktor arkadaşımız bize ücretsiz şekilde otelinin kapılarını açtı. Bu kampta bize Türk Psikiyatri Derneği’nden psikiyatri hocalarımız ve psikolog arkadaşlarımız gönüllü olarak eşlik ettiler. Öğrencilere psikodrama atölyesi yaptırdılar. Bu atölye ile çoğunun depresyonda, birkaçının da majör depresyonda olduğunu tespit ettiler. Bu çocuklar yine hocalarımız tarafından bulundukları illerdeki doktorlara yönlendirildi. Böylece psikiyatrik açıdan tedavi süreçleri başlamış oldu. “Yanınızdayız” diyerek onları hayata döndürmeye çalıştık. Bu çocuklar depremde ailelerini kaybetmiş çocuklardı. Orada bir aile oldular, birbirlerine çok iyi geldiler. Aynı acıyı yaşayan insanlar olarak birbirlerine dokundular ve bu da bizi çok mutlu etti.

KAHEV International ile yurt dışında çalışan Türk doktor arkadaşlarımızdan da çok destek buluyoruz. Onlar başından beri grupların içerisindeler. KAHEV International olarak Amerika, İngiltere, Almanya ve daha birçok Avrupa ülkesinde “Yüreğimiz Ülkemizde” sloganıyla faaliyet gösteriyorlar. KAHEV Akademi eğitimleri veriyorlar. Hatta Urla Bursiyer Kampımızın bütün eğitim planını KAHEV International yapıyor. Amerika’dan gelen arkadaşlarımız Urla kampında aktif ve eğitici olarak gençlerimizle birlikte oluyor. KAHEV Akademi kapsamında yüz yüze İngilizce ve Almanca konuşma pratikleriyle haftada bir online olarak bursiyerlerimizin dil gelişimlerine katkıda bulunmaya çalışıyorlar. Kısacası bursiyerlerimizi donanım açısından her şekilde desteklemeye çalışıyoruz.
 
Türkiye’nin ilk özel vakfı olan Vehbi Koç Vakfı’nın her yıl sırasıyla kültür, eğitim ve sağlık alanında verdiği Vehbi Koç Ödülü’nün bu yılki sahibi KAHEV oldu... Bu ödül sizin için nasıl bir anlam ifade ediyor?

Vehbi Koç Vakfı’nın ödülüne layık görülmek bizim için onur ve gurur verici. Bu ödül KAHEV olarak geldiğimiz aşamaya, bu işe gönül veren ve yedi senedir her anını buna ayıran biz kadın hekimlerin ulaştığı noktaya ayna tuttu. Bu sayede Vehbi Koç beyefendiyi de yakından tanıma şansı bulduk. Kendisinin dahi ve bilge bir kişilik olduğunu, hayatından birçok ders çıkarılması gerektiğini düşündük. Hizmetlerini ve kurduğu kuruluşların şu anda geldiği durumu öğrenmek bizim vakfımızın çalışmalarının da çok güzel yerlere gelebileceğini hissetmemiz ve onu örnek almamız açısından teşvik edici oldu. 

Aynı zamanda Vehbi Koç Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Semahat Arsel hanımefendiyi, kendisinin özellikle sağlık sektörü için çok anlamlı olan hemşirelere verdiği desteği ve diğer çalışmalarını detaylarıyla öğrenme şansına eriştik. En yakın iş arkadaşlarımız olan hemşirelerin eğitimi konusundaki çalışmaları için kendisine teşekkürü bir borç biliriz. Bu ödül sayesinde onu tanıma fırsatı bulduğum için kendimi çok şanslı hissediyorum.

Projelerimizin değerli görülmesi; gönüllü olarak yaptığımız işlerin, verdiğimiz bursların takdir edilmesi bizi çok motive etti. Çok severek ve gönülden yaptığımız işlerin bu kadar değerli bir vakıf, yönetim kurulu ve seçici kurul tarafından ödüle layık görülmesi; bu takdiri kazanma şerefine nail olmak bizim için büyük bir mutluluk kaynağı. Şunu çok iyi anladık ki yalnız değiliz. Düzgün, ahlaklı, doğru projelere imza attıkça KAHEV’imizin yolu doğru kişilerle kesişiyor ve önünde bambaşka aydınlık yollar açılıyor.