18 Mart 2024

Türk girişimciliğinin ve Türkiye'deki vakıfçılığın lideri: Vehbi Koç

Vehbi Koç, ömrünün son anına kadar çalıştı, çalışmakla yetinmeyip çevresindeki herkese ilham kaynağı oldu. Yeni nesiller onu, hayatı boyunca kaleme aldığı mektupları, notları, anıları ve öğütleriyle tanırken, ardında bıraktığı bu miras, hâlâ gençlere yol göstermeye devam ediyor.
 
 
Vehbi Koç’u kaybedeli tam 28 yıl oldu. O, 95 yıllık uzun, bir o kadar da dolu dolu hayatını; ailesine, işine ve ülkesine adayabilen nadir insanlardan biriydi. Ticari hayata adım attığında hem kendisi hem Türkiye için henüz herşeyin başıydı. Türkiye Cumhuriyeti kendini tazeleyip yenilerken bu atılımlarda payı olan isimlerden biri de Vehbi Koç’tu. Sezgileri ve ileri görüşlülüğü sayesinde Türk halkının ihtiyaçlarını önceden seziyor, onları halka sunmaya çalışıyordu.

Koçzade Ahmet Vehbi firmasının Ankara Ticaret Odası’na kaydından bir yıl sonra bu kurumun başkanı olması, iş hayatındaki hızla yükselişinin de ilk önemli adımı oldu. Aynı dönemde Türkiye Cumhuriyeti’nin başkenti kuruluyordu. İnşaat ve taahhüt alanında büyük bir ihtiyaç vardı. Vehbi Koç böyle bir dönemde bu ihtiyaçlara cevap verecek adımları attı, ardından da Ford ve Standart Oil’in Ankara temsilciliklerini aldı. Vehbi Koç, dünyayı da takip etmek istiyordu. 1931 yılında ilk kez yurt dışına çıktı. Trenle gerçekleştirdiği bu seyahatte durakları olan Budapeşte, Viyana, Berlin ve Paris’te Avrupalı iş adamlarının nasıl çalıştıklarını gözlemledi. Başladığı işlerde hep şu düsturla hareket etti: “Başkalarının kurduğu işe ortak olma, kendi işine ortak bul.” İş hayatı boyunca da bu bildiğinden hiç şaşmadı Vehbi Koç…

Takvimler 1937 yılını gösterdiğinde bugünkü Koç Topluluğu’nun temelleri de atılmış oldu. 100 bin lira sermayeyle Vehbi Koç ve Ortakları Kolektif Şirketi’ni, ardından da 1938 yılında Koç Ticaret Anonim Şirketi’ni kurdu. Artık ülkenin sayılı iş adamlarından biriydi. Ancak o iş adamı kimliğiyle yalnızca ticari faaliyetlerde bulunmakla yetinmedi. Para kazanmaya başlar başlamaz Türkiye’nin sosyal problemleri ile de daha yakından ilgilendi.
 
OTOMOBİL BİR HAYAL Mİ?

Tarım toplumundan sanayi toplumuna geçişte, Vehbi Koç için çok az şey hayaldi… Hele ki mevzu ticaret hayatıysa…



Vehbi Koç, Türk halkının hayatına birçok ilki sokmayı başardı: İlk yerli otomobil, ilk yerli bulaşık makinesi ve daha niceleri...

Türkiye ekonomisinin yeniden canlanmasında, sanayinin kurulmasında, özel sektörün gelişmesinde, istihdamın artması ve rekabetin oluşmasında en büyük katkıyı yapanlardan oldu. İnsanların pek çok şeyi hayal bile edemediği Türkiye’de, o önce hayal edip ardından kendisine “Nasıl yapılmalı?” sorusunu sorardı. Bu soruya da her zaman verilecek bir cevabı vardı. “Herkesin bir otomobili olsun” diyordu, bu nedenle otomobil de Vehbi Koç için yapılması gerekenler listesinin başında duruyordu. Bir arayış içerisindeyken yıllarca başarılı bir iş birliği gerçekleştireceği Bernar Nahum’la tanıştı. Bu tanışma, iş birliği ve Vehbi Koç’un vizyoner bakış açısı Türkiye’yi ilk yerli üretim otomobil Anadol’la buluşturdu. Topluma bu denli değer katacak bir projeyi halka sunmadan yapamazdı Vehbi Koç. O yüzden ilk yerli otomobilin adını Türk halkına seçtirmişti. Günümüzde yerli üretim otomobilin yeniden konuşulduğu dönemden tam 58 yıl önce bu hayali gerçekleştiren ilk iş adamı olarak tarih sayfalarında yerini aldı. Vehbi Koç’un Türkiye’de gerçekleştirdiği ilkler sadece otomobil üretimiyle kalmadı. Türk halkının ihtiyaçlarını gözlemleyerek yatırımlarına yön veren Vehbi Koç; ilk buzdolabını, ilk mutfak gazını, ilk yerli bulaşık makinesini tüketicisiyle buluşturarak onların hayatını kolaylaştırmaya devam etti.
 
EKSİK BİR ŞEY VAR!

Vehbi Koç işini hızla büyütüyor hayal ettiklerini de sırasıyla hayata geçiriyordu. Aynı dönemde kurumsallaşmanın gerekliliğini de hissetmeye başlamıştı, kafasında hep şu soru yankılanıyordu: “Aile içi tartışmalar, en büyük aile şirketlerinin sonunu mu getiriyordu?” Ticaret hayatı başladığından bu yana büyük şirketlerin hikâyelerini yakından gözlemleyen Vehbi Koç, başarılı şirketlerin, kurucularının vefatından sonra kısır aile çekişmeleri yüzünden dağılıp gittiklerini gözlemlemişti. Ancak yıllarca emek verdiği işinin böyle hazin bir şekilde son bulmasına gönlü el vermiyordu. Bu işi gelecek kuşaklara aktarmanın da kendi sorumluluğu olduğunu bilen Vehbi Koç, bu konuda hızla adım atmak gerektiğinin farkındaydı. Bu bilinç, Vehbi Koç’un yine Türkiye’de bir ilki gerçekleştirmesini sağladı. 20 Kasım 1963’te Divan Otel’de, kurumsallaşmanın ilk adımı atılarak Türkiye’nin ilk holdingi Koç Holding kuruldu.

VEHBI_KOC_ANMA_1.jpg

1965’te ise vergi ödeyenlerin isimlerinin kamuoyuna açıklanmasını sağlayarak Türkiye adına bir eksiğin daha giderilmesini sağladı. Bir anlamda vergi ödemenin ekonomik hayatın çok önemli bir gereği olduğunu anlattı.
 
EN BÜYÜK DİLEĞİ…

6 Eylül 1972’de kaleme aldığı vasiyetnamesinde “Vefatın sebebini, tarzını Allah’tan başka kimse bilmediği için ufak bir krizde kaybolunup gidiliyor” diyen Vehbi Koç, “...Geceli gündüzlü çalışarak bu hale getirdiğim Koç müessesesinin Türk ekonomisindeki yerinin muhafazası ve ilelebet ayakta durması, Türk milletine faydalı olması en büyük dileğimdir” şeklinde sözlerine devam ediyordu. Vefatının ardından birçok temennisi yerine getirilen Vehbi Koç’un en büyük eseri Koç Topluluğu da daha üst sıralara tırmandı. Uluslararası açılımlarını hızlandırdı, güçlendirdi. Türkiye ihracatında Koç Topluluğu şirketlerinin payı giderek yükseldi. Bu bir tesadüf değildi. Çünkü Vehbi Koç, siyasi ve ekonomik meselelere öngörüyle yaklaşır, vizyonunu bu öngörü doğrultusunda şekillendirirdi. Bunun bir sonucu olarak da 1987 yılında Milletlerarası Ticaret Odası’nın “Dünyada Yılın İş Adamı Ödülü” Vehbi Koç’a Hindistan Başbakanı Rajiv Ghandi tarafından Yeni Delhi’de yapılan bir törenle verildi.

Koç Holding Şeref Başkanı Rahmi M. Koç, Vehbi Koç’un bu özelliğini şu sözlerle anlatmıştı: “Vehbi Koç’un o zamanki ileri görüşlülüğü, memleketin ekonomisini yakından takip etmesi, zaman zaman ona yön verecek görüşleri ortaya atması, gayet dikkatli ve temkinli hareket etmesi, kabiliyetli idareciler seçmesi, demokratik idare tarzı, kanunlara riayet etmesi ve sıkı bir bütçe disiplini, bizi bugünlere taşımıştır.”

VEHBI_KOC_ANMA_4.jpg
 
ÜLKENİN GELECEĞİNE YATIRIM: VEHBİ KOÇ VAKFI

Vehbi Koç kendisini topluma karşı hep sorumlu hissetti. Özellikle de gençlere karşı… Sosyal sorumluluk, kurumsal sorumluluk, sürdürülebilirlik gibi kavramlar; Vehbi Koç’un onlarca yıl önce Koç Topluluğu’nun ana arterlerine işlediği kavramlar oldu. Bu kavramlar yıllarca Türkiye’ye, Türkiye’deki gençlere hizmet edecek olan, Türkiye’nin ilk özel vakfı Vehbi Koç Vakfı’nın kuruluşuna da ön ayak oldu.

Vehbi Koç’un, “Bu memlekette varlık sahibi olan vatandaşların, bilhassa iş adamlarının kendi işlerinden başka memleketin sosyal meseleleri ile de meşgul olmaları lazım geldiğine inanıyorum” sözünden hareketle iktisadi faaliyetlerde olduğu gibi sosyal yatırımlarda da sürdürülebilir, tekrarlanabilir ve örnek alınabilir işlere, kurumlara hayat verildi. O güne kadar Türk Hava Kurumu’na en yüksek bağışlardan birini yapan, Ankara’da Göz Hastanesi, Çocuk Hastanesi, Orta Doğu Teknik Üniversitesi’ne katkılarda bulunan Vehbi Koç, bu yardımların devamlılığının garanti altına alınması konusunu düşünmeye ve yurt dışındaki özel vakıfların kuruluş hikâyelerini araştırmaya başladı. Bu konuya odaklanan ve Vehbi Koç Vakfı’nın ana sözleşmesini hazırlayan Vehbi Koç, gerçekleştirilen kanun değişiklikleriyle 1969 yılında yeni bir ilke daha imza attı. O gün bir ilk olarak Türk toplumuna kazandırılan Vehbi Koç Vakfı, Türkiye’nin kalkınmasına destek olma bakış açısıyla 55 yıldır eğitim, kültür ve sağlık alanında eserler hayata geçirdi, toplumsal ihtiyaçlara çözüm üretmeyi hedefledi. Açtığı okullar, hastaneler, araştırma merkezleri ve müzelerle ülkenin geleceğine önemli katkılarda bulundu. Vehbi Koç’un “Ülkem varsa ben de varım” temel felsefesinin altında ekonomik büyüme ve kalkınmayla, eğitimi, sağlığı, kültür ve sanatı bir bütün olarak gören vizyoner, yenilikçi, çok yönlü ve bütünleştirici bir bakış açısı yatıyor. Vehbi Koç Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Semahat Arsel, Vehbi Koç’un bu bakış açısını şu sözlerle anlatıyor: “Her zaman ülke çıkarlarını ön planda tutar, popülist çözümler değil, kalıcı ve sürdürülebilir çözümler önerirdi.”

Vehbi Koç’un en önemli arzularından biri Vehbi Koç Ödülü’nü hayata geçirmekti, bu dileği vefatından sonra gerçek oldu. Vehbi Koç Ödülü her yıl eğitim, sağlık ve kültür alanlarında değer yaratan, insanların yaşam kalitesinin artırılmasına katkıda bulunan kişi ve kurumlara verilmeye devam ediliyor.



Vehbi Koç’un toplumsal sorumluluk çalışmaları sadece Vehbi Koç Vakfı ile sınırlı kalmadı. Tüm iş hayatında kendisine kural olarak koyduğu ‘toplumsal ihtiyaç’ kavramını sosyal sorumluluk projelerinde de ortaya koymayı amaçladı. Bu kapsamda, 1967 yılında Türk Eğitim Vakfı’nı kurdu. Bu vakıf için sabit çelenk fikri ortaya çıktı. Bir dostun acısını paylaşırken bir öğrencinin eğitimine katkı sağlama fikrinden beslenen bu buluş, ilk olarak Vehbi Koç’un kız kardeşinin cenazesinde uygulandı. 1985 yılında Türkiye Aile Sağlığı Planlaması Vakfı’nı kurdu ve bu vakfın başkanlığını yaşamı sona erene kadar sürdürdü. Türkiye Aile Sağlığı Planlaması Vakfı’nın kuruluşunun ardından Koç Özel Lisesi, Koç Üniversitesi ve Sadberk Hanım Müzesi geldi. Yaptığı çalışmalarının ödülünü zaten bu projelerin varlığıyla alıyordu Vehbi Koç. Ancak 1994 yılında Türkiye Aile Sağlığı ve Planlama Vakfı’ndaki çalışmaları nedeniyle Birleşmiş Milletler Dünya Nüfus Planlaması Ödülü’ne layık görülmesi de Vehbi Koç’un toplumsal sorumluluk bilincinin somut bir ödülü oldu.

Vehbi Koç, vefatından sonra da ödüller almaya devam etti. 1988 yılında barış, bilim, kültür alanında faaliyetlerde bulunmak üzere ABD’de kurulan “Together For Peace” Vakfı, Türkiye’de eğitim, sağlık, aile planlaması ve kültürel mirasın korunması alanlarında ülkesi ve halkı için yaptığı sayısız çalışmalar ve katkılar nedeniyle, Büyükelçi Üner Kırdar’ın önerisiyle 1997 yılında Vehbi Koç’u ödüllendirdi.
 
İŞ DÜNYASININ VE TOPLUMUN GÖNLÜNÜ KAZANDI

Vehbi Koç, Türkiye ekonomisinde yeni bir dönemi başlatırken, siyasetçisinden işçisine, akademisyeninden çiftçisine toplumun farklı kesimlerinin de sevgisini kazandı. Dost sohbetlerinde siyaset adamlarıyla da bir araya geldi, farklı görüşlere sahip olduğunu bildiği gazetecilerle de… Ancak entelektüel birikimi ve hoşgörüsü sayesinde herkese eşit mesafede durabilmeyi başardı ve bu nedenle de tüm çevrelerin saygısını kazandı. Hayata karşı bu duruşunu ve kendine özgü dilini gazetecilere verdiği demeçlerinde, röportajlarında ve sohbetlerinde de gösterdi Vehbi Koç… Birçok gazeteci onunla özel röportajlar yaptı, onun görüşlerini aldı, bir duyumu doğrulatmak için kapısını çaldı. Bugün Türk basınının duayeni kabul edilen pek çok usta isim birçok defa Vehbi Koç’la bir araya gelip onu yakından tanıma fırsatını yakaladı. Peki ya bu fırsatı bulamayanlar? Duayenlerin farklı zamanlarda kaleme aldığı Vehbi Koç ile onu tanımayan genç gazetecilerin kaleme aldığı Vehbi Koç, birçok ortak noktada buluşuyor. Herkes Vehbi Koç’u anlatırken benzer kelimeler kullanıyor: Keskin zekâlı, mütevazı, sorumluluk ve ilke sahibi, sağlığına düşkün, çalışkan, cesur, hoşgörülü ve entelektüel…
 
 
Vehbi Koç’tan Gençlere 3 Nasihat
 
Hayatını ülkesine adayan Vehbi Koç, ülke değerlerinin geleceğe aktarılmasını sağlayabilecek gençlere ayrı bir önem verirdi. Bu nedenle sık sık öğütlerini gençlerle paylaşırdı.
 
1. Yüksek değer ölçüleri ile yaşayın.
 
2. İçinde yaşadığınız toplumun sorunlarını çözmeye katkıda bulunun.
 
3. Kendinizi uluslararası arenada yarışabilecek konuma getirin; lâkin ülkemizin örf ve âdetlerini unutmayın.