31 Mayıs 2022

Koç Topluluğu'nun inanç, özveri ve durmaksızın çalışmayla geçen 96 yılı...

Koç Topluluğu’nun hikâyesi cesaretin, öngörünün, asla yılmamanın, durmaksızın çalışmanın ve memleket sevdasının hikâyesidir. Kurucu Vehbi Koç’un temellerini çizdiği bu hikâye, kuşaktan kuşağa aktarılır ve her geçen gün daha da gelişir. İşte bugün 96 yılı geride bırakan bu hikâyeden bazı satır başları…

Koç Topluluğu’nun hikâyesi, Türkiye’nin hikâyesidir. Ankara’da küçük bir ticarethanede başlayıp küresel bir güç olmaya uzanan yolculuğu anlatan bu öykü, ülkemizin ticaret ve sanayi alanındaki “ilk”lerinin neredeyse özetidir. Türkiye geliştikçe Koç Topluluğu büyür. 96 yılı geride kalan bu hikâyenin baş kahramanı Vehbi Koç olsa da bütün bu zaman dilimi boyunca Topluluğa omuz verenlerin, bayrağı devralıp yukarıya taşıyan yöneticilerin, fedakârlıkla çalışan milyonlarca kişinin değerli katkılarıyla bugünlere gelindiği, önemli bir gerçektir.

İkinci yüz yılına adım adım yaklaşan Koç Topluluğu’nun 96 yıllık öyküsünde dönemler boyunca öne çıkan kilometre taşlarını ve bu esnada Türkiye ve dünyada neler olup bittiğini kısaca hatırlayalım…

1920’ler-Yeni başkentte bir cesur yürek
Birinci Dünya Savaşı yıllarında yorgun düşmüş topraklarda, Anadolu bozkırında henüz küçük bir kasaba olan Ankara… Acıların, yoklukların damga vurduğu yıllar… Bu zorlu dönemde, 1917 yılında henüz 16 yaşında ve ailenin tek erkek çocuğu olan Vehbi Koç, babasına ait olan bakkal dükkânında çalışmaya başlar. Osmanlı toprakları işgal edilip ardından Kurtuluş Savaşı başladığında sıkıntılar daha da ağırlaşmıştır. Yaşanan bu zorlu döneme tanıklık eden genç Vehbi’nin içinde ise her şeye rağmen geleceğe dönük umut ve inanç vardır.

Savaşlar dönemi sona erip bağımsızlık kazanıldığında, küllerinden yeniden doğan Türkiye Cumhuriyeti’nde bütün dikkatler ekonomik ve sosyal kalkınmaya çevrilir. Umut ve hayallerin gerçeklik kazanması için uygun ortam oluşmaya başlar. Genç ve bağımsız Türkiye yaralarını saracaktır, kalkınacaktır. Ankara’nın başkent ilan edilmesiyle, şehirde hızlı bir imar ve yapı ortamı doğmuştur. Olup bitenleri büyük bir dikkatle izleyen Vehbi Koç ise işlerini yeni ürünlerle geliştirmeye başlar.

Dükkân giderek büyümeye başlamıştır ve onun aklında “aynı işi yapanlar arasında adını duyurmak, yeni iş alanları bulmak” vardır. Bu arzu, gençliğin hülyasıyla bir araya geldiğinde onu iddialı işlere de yönlendirir. Örneğin, anılarında dükkânda satmak üzere çeşitli malzemelerin yanı sıra bir parti de Marsilya kiremiti getirdiğini, bunları Ankara’da satamayacağını söyleyen babasının ise onu azarladığını anlatır ve sonra yaşananlardan şöyle bahseder: “Kiremitlere bağladığım sermaye hakikaten aylarca dondu kaldı. Fakat bir gün Ankara’da müthiş bir fırtına koptu. Birçok bina gibi Millet Meclisi’nin damındaki kiremitler de paramparça oldu. O dönemde Meclis’in idare müdürü olan Rüştü Bey mağazaya geldi. Dükkândaki Marsilya kiremitlerini görünce şaşırdı kaldı ve hepsini alıp gitti.”

Genç Vehbi Koç, sınırlı hayat deneyimine rağmen güçlü bir akla sahiptir. Türkiye tarihinin en önemli girişimcisi olma yolculuğunda 31 Mayıs 1926, onun için bir dönüm noktası olur. Bu tarihte babasından devraldığı ticarethaneyi Koçzade Ahmet Vehbi adıyla Ankara Ticaret Odası’na kaydettirir. Bu gün, Koç Topluluğu’nun doğuşunu ve resmî kuruluşunu simgeler. Artık önünde yavaş yavaş yeni bir yol açılmaktadır. 1927 yılında, henüz 26 yaşındayken Ankara Ticaret Odası Başkanı olur. Bu, yıllar içinde özel sektörde lider konumuna erişeceğinin de ilk işaretlerinden biridir. Ankara büyüyüp gelişirken o da bu yeniden inşada yerini alır ve bazı müteahhitlik işlerini üstlenmeye başlar. İlk büyük işi, Ankara Numune Hastanesi’dir. Bu inşaat, Cumhuriyet’in 10. yılının kutlandığı 1933 yılında tamamlanır. Bunu yeni taahhüt işleri izler. Ancak bu sektörde iş yapmaktan bir süre sonra vazgeçer. “Ekonominin inişli çıkışlı olduğu bu yıllarda iyi müteahhit ile kötü müteahhit arasında fark gözetilmiyordu” diye bahsettiği ortamda farklı işlere yönelmeyi tercih eder. Aynı dönemde yabancı firmalarla ilk temasları kurmaya başlar. Temel ulaşım aracının eşekler ve faytonlar olduğu bir dönemde çocukluğunu yaşayan Vehbi Koç, gözünü otomobil işine dikmiştir. O artık esnaflıktan çıkmış, tüccarlığa geçmiştir. İktisattan eğitime, kültürden sanata toplumsal bir modernleşme projesinin yürütüldüğü yıllarda, bu projenin ön saflarında koşmaya niyetlidir. 1928’de Ford bayiliği operasyonunu başlatır; aynı sene Standart Oil Ankara temsilciliğini alır.

1930’lar-Kurumsallaşmanın miladı
Türkiye ekonomisinin devlet yatırımlarıyla büyüdüğü 1930’lu yıllarda Vehbi Koç’un işleri de yeni bir sıçramanın eşiğindedir. 1935 yılında Vehbi Koç ve Ortakları Kollektif Şirketi kurulur. Ankara’da işlerini çeşitlendiren Koç’un dikkati bir yandan da İstanbul’dadır. Ankara’da faaliyet göstermenin yeterli olmayacağını düşünür. Onun ufku çok daha geniştir. İlk defa 1916 yılında günler süren yolculukla gittiği, ekonominin daha büyük olduğu ve hızla gelişen İstanbul’da ticarethaneler açmak ister ve kısa sürede bu arzusunu hayata geçirir. 1937 yılında İstanbul şubesini Karaköy’de Fermeniciler Caddesi’nde kurar. Sermayesi 100 bin TL’dir.

Dikkatini kısa süre içinde sınır ötesine çevirir. Bilgisini artırmak için Avrupa’ya gidip gelmeye başlar. Oradaki teknik ilerlemeleri, yaşam koşullarındaki değişimi izler. İlk yolculuklarından birini şöyle anlatır: “Kınacızade Mustafa Bey, Çubukçuzade Arif Bey, bir de tercüman olarak, o sıralarda birlikte çalıştığımız mühendis M. Tam ve ben, İstanbul’dan trenle yola çıktık. Bu yolculukta Peşte, Viyana, Berlin ve Paris’i gezdik. İnsanlar değişikti, binalar büyüktü, şehirlerde başka bir canlılık vardı. Bizden birçok bakımdan daha ileriydiler. Şaşkınlık içinde dolaşıyorduk. İlk Avrupa seyahatimde ruhumuz, ticari görüşümüz değişmiş, aklımıza yeni yeni fikirler gelmeye başlamıştı. Bundan sonra her zaman yeniliğe doğru gitmeye çalıştım.” Bu seyahatler hayal gücünü ateşler, vizyonunu genişletir ve yepyeni bir adım atması üzerinde de etkili olur. “Dünyanın bütün büyük müesseselerinin şirketler hâlinde çalıştığını, Avrupa’ya gidip geldikçe görüyordum. Memleketimizde şahıs firmalarının hiç birinin yapamadığını görerek bir anonim şirket kurmaya karar verdim” diye anlatır o zaman aklından geçenleri... 29 Haziran 1938’de 300 bin TL sermaye ile “Koç Ticaret Anonim Şirketi” kurulur. Bu, kurumsallaşma yönünde önemli bir milattır ve Koç Topluluğu’nu yaratan girişimlerin temelidir. Kurulan şirketin bir özelliği de Koç Topluluğu'nun ana ilkelerinden biri olan yönetici ve çalışanların yönetime katılımının ilk olarak bu kuruluşta uygulamaya konmasıdır.


Vehbi Koç'un başkentte ilk büyük işi Ankara Numune Hastanesi'ydi. Hastane, Cumhuriyet'in 10. yıl kutlamalarında 1933 yılında teslim edildi.

1940’lar-İlk uluslararası açılımlar
İkinci Dünya Savaşı’nın damgasını vurduğu 1940’ların ilk yarısı, savaşa girmese de ekonomisinde büyük sıkıntılar yaşayan Türkiye için zor yıllardır. Tarımsal üretim geriler, ithalat neredeyse olanaksız hâle gelir, birçok malda kıtlık yaşanırken fiyatlar artar.

Vehbi Koç, anılarında o dönemi şu sözlerle anlatır: “İkinci Dünya Savaşı sürerken Türkiye’nin savaşa girmesinin söz konusu olduğu günleri, saatleri çok yaşadık. Türkiye, İsmet Paşa’nın uzak görüşlülüğü sonucu savaşa katılmadı. İkinci Dünya Savaşı süresince Türkiye, ürünlerini her tarafa kolaylıkla sattı, fakat ihtiyacını istediği şekilde sağlayamıyordu, çeşitli ülkelerle ticaret antlaşmaları yapılıyordu. Hükûmetimiz hangi ülkeyle anlaşma yaparsa ancak oradan mal getirebiliyorduk. Biz de şirket olarak bu anlaşmalar çerçevesinde fazla mal getirmeye uğraşıyor, en çok Almanya’yla çalışıyorduk.”

İhtiyaç duyulan malların yeterince bulunmadığına dikkat çeken Vehbi Koç, bu nedenle karaborsanın başladığına, halkın yoksulluk çektiğine değinir. Ekonomik aktivite yavaşlasa da o, boş durmaz. Mevcut işlerini sürdürürken “Koç ve Ortağı Kalorifer ve Havagazı İşleri” adlı bir şirket kurar, Koç Ticaret Galata ve Beyoğlu şubelerini açar, ilk otomobil satış şirketi Motör Ltd. Şti’yi faaliyete geçirir, General Electric acenteliğini alır, hatta ABD’de Ram Commercial Corporation’ı kurar.

İkinci Dünya Savaşı bittikten sonra atmosfer değişmeye, sıkıntılar nispeten geride kalmaya başlar. 1946 yılı, Vehbi Koç için yeni bir milattır. Bunu, “tüccarlıktan sanayiciliğe geçişim” diye tarif eder. Arka planında ise iki yıla yakın zaman düşünüp planladığı Amerika yolculuğu vardır. İstanbul’dan vapurla Marsilya’ya, oradan trenle Paris’e, Paris’ten Manş Denizi yoluyla Londra’ya ve son olarak uçakla New York’a ulaşır. Burada gördüğü gelişmişlik düzeyinden çok etkilenir, aynısının kendi ülkesinde de olmasını arzular. Bu hedef doğrultusunda çeşitli firmalarla görüşmeler yapar. 52 günlük bu gezinin sonunda Türkiye’ye ilk Amerikan yatırımının gelişini sağlar. Uzun uğraşlar sonucunda General Electric’i Türkiye’ye yatırım yapmaya ikna eder. Bu firma ile kurduğu ortaklık sonucunda 1948 yılında ilk ampul fabrikası faaliyete geçer. Fabrika sayesinde hem Türk halkının ihtiyacı karşılanır hem de Vehbi Koç’un dış ülkelerle olan ilişkileri ile farklı alanlarda bilgi akışı hızlanır.

Bu dönemde bir başka önemli girişim ise, kendi sermayesi ile giriştiği ilk sanayi teşebbüsü olan Ankara Oksijen şirketini kurmasıdır.


İkinci Dünya Savaşı döneminde, ilk otomobil satış şirketi Motör Ltd. Şti. 1944 yılında faaliyete geçti.

1950’ler-Yeni sektörler, yeni işler
 50’li yıllar, Türkiye’de yerli imalatın hızla geliştiği dönemdir. Özel girişimin desteklendiği, ekonomide liberal uygulamaların başladığı bu dönemde Koç Topluluğu üretim şirketleri yatırımlarına başlar ve ürünlerin dağıtımını sağlamak için ülkenin birçok bölgesinde ticaret şirketleri kurar. Birçok farklı iş koluna girilir, mevcut şirketlerin bazılarının temelleri atılır ve Türkiye’de üretimde birçok “ilk” gerçekleştirilir. 1950’lerde ve 60’larda hayata geçirilen ilk otomobil, ilk traktör, ilk kamyon, ilk ampul, ilk çamaşır makinesi, ilk şofben, ilk kompresör, ilk camyünü, ilk motor bloku ve ilk kablo fabrikası bunlardan bazılarıdır.

1954’te TürkTraktör kurulur ve bir yıl sonra ilk traktör üretilir. 1955 yılında kurulan Arçelik 1959’da ilk çamaşır makinesini piyasaya sunar. 1956 yılında turizm yatırımlarının ilk halkası olan Divan, İstanbul Elmadağ’da açılır. Aynı yıl ilk özel kibrit fabrikası Türkay kurulur. 1959 yılında Otosan ile Türk sermayesiyle kurulan ilk otomotiv sanayii şirketine imza atılır.

Bütün bunlar Türkiye’de halkın yeni ürünlerle tanışmasını, yaşam kalitesinin yükselmesini sağlar ve Koç Topluluğu’nun hikâyesinin aynı zamanda Türkiye’nin hikâyesi olduğunu bir kez daha teyit eder. Koç Topluluğu bir anlamda seviye atlarken, Türk insanına da seviye atlatır.

1950’lerde bir diğer önemli açılım, Türkiye’de ilk defa genel bayilik sistemine geçilmesidir. 1950 yılında bayi toplantıları başlar. 1956 yılından itibaren ampul ve kibrit dağıtımını üstlenen Beko Ticaret, Anadolu bayiler teşkilatını oluşturur. Sonraki yıllarda da son derece titiz çalışmalarla Anadolu’daki güçlü esnaf araştırılır, her yörenin en itibarlı, en çalışkan insanları ile bayilik anlaşmaları yapılır. Ve o bayiler her sene İstanbul’da buluşturularak bunlardan bir aile yaratılır. Bu dönemde ülkeye otomotiv ve lastik sanayilerini getirmek ve önemli Amerikan şirketlerini bu projelere ortak etmek üzere görüşmeler sürdürülür. Bu ortaklıklar ve lisans anlaşmaları sayesinde bilgi, teknoloji ve yeni bilgi aktarımı yoluyla daha uzun ömürlü iş birlikleri doğar. Bir taraftan bu türden ortaklıklar geliştirilirken, diğer yandan çeşitli lisans anlaşmaları yapılarak teknolojik açıkların kapatılması için üstün bir çaba gösterilir.

50’li yıllardaki bir diğer önemli adım, genç yaşından itibaren hayırseverliği çok önemseyen Vehbi Koç’un ilk büyük sosyal sorumluluk projesini geliştirmesidir. 1951 yılında Ankara Üniversitesi’nde Vehbi Koç Öğrenci Yurdu inşa edilir. Bunu 1968 yılında ODTÜ’deki yurt takip edecektir.


1959 yılında Otosan A.Ş'nin kuruluşu ve Ford Otosan Fabrikası'nın temellerinin atılması, önemli bir kilometre taşıydı.

1960’lar-Türkiye’nin ilk holdingi
Askeri darbeyle başlayan ve beş yıllık kalkınma planları ile devam eden 1960’lı yıllarda, en önemli gelişmelerden biri, Türkiye’nin Avrupa Birliği’nin (AB) öncülü olan Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) ile anlaşma imzalamasıdır. Bu, AB ile entegrasyon girişiminin başlangıcıdır. 1960'ların ilk yarısında kamunun yol göstericiliği planlanırken ikinci yarısında daha çok özel sektörün geliştirilmesi düşüncesi ağırlık kazanır. İthal ikameci bir ekonomi modelinin izlendiği bu dönemde dayanıklı tüketim malları üretimi daha çok montaja dayalıdır. Yine de yan sanayinin yavaş yavaş gelişmesiyle yerli girdi kullanımı artmaya başlar.

O yıllarda Doğu Anadolu ve İç Anadolu’ya geziler yapan Vehbi Koç, bir taraftan da kalkınma konusu üzerinde düşünmektedir. Yaptığı geziler sonrasında hissettiklerinden şu sözlerle bahseder: “Hiç ummadığım yerlerde, yaptıklarımı benden iyi bilenleri gördükçe, uğradığımız her merkezde ‘Burada da bir şey yap, biz de kalkınalım’ diyenleri duydukça, beni karşılayanların içtenliklerini gördükçe gücüm arttı, moralim yükseldi. Her yolculuktan yazıhaneme dönüşte, bu yurda faydalı işler görmenin, daha sonra gelecek iş adamlarına örnek olmanın zorunluluğuna daha içten inandım, yurduma ve halkıma daha büyük bir sevgiyle bağlanarak işlerime sarıldım.”
Bu duygu Topluluğun adımlarına hız kazandırır. 1960 yılında Arçelik, Türk yapımı ilk buzdolabını üretir. 1961’de kurulan Aygaz, bir yıl sonra LPG dolum ve dağıtımına başlar. Çalışanlarına hisse veren ilk şirket olur. Vehbi Koç, anılarında gelen talebin tahminlerinin iki katı olduğunu, hiçbirini geri çevirmediklerini ve talebi karşılama için kurucular olarak kendi hisselerini azalttıklarını anlatır. Hiç unutamadığı bir anısı ise, ilk genel kurul toplantısında henüz kuruluş masraflarını çıkaramamış olan şirketin temettü dağıtamayacağını söyleyerek “İsteyen arkadaş hisse senedini geri verebilir ve bedelini yüzde 6 faiziyle alabilir” dediğinde hiç kimsenin bunu talep etmemesidir. Bu, herkesin birbirine kenetlenerek geleceğe inançla baktığının göstergesidir.

Enerji sektöründe faaliyet gösteren ilk Koç Topluluğu şirketi olan Aygaz, 1961 yılında kuruldu.

60’larda Türkiye için en önemli kilometre taşlarından biri, otomotiv sanayisinde yaşanmaktadır. 1960’ta açılan Otosan fabrikasında 1961’de Ford için ilk otomobil montajı gerçekleştirilir. 1964 yılında Türk Traktör, Fiat lisansıyla ilk yerli traktör üretimine başlar. Aynı yıl Türk yapımı ilk otomobil lastiği Uniroyal yollara çıkar. 1966’da seri üretime geçen ilk yerli otomobil olan Anadol, Ford işbirliğinin sonucu olarak üretilir ve 26 bin 800 Lira'dan satışa sunulur. 1968’de onu Tofaş izler. Üç yıl sonra, ilk çelik gövdeli Türk otomobili olan Murat 124 banttan çıkacaktır.


1968'de kurulan Tofaş Türk Otomobil Fabrikası, ilk çelik gövdeli Türk otomobili Murat 124'ü yarattı.

Koç Topluluğu bu adımları atarken farklı sektörlerde de büyür. 1964’te Türkiye’de gümrüksüz satış mağazası hizmetleri vermek üzere kurulan Setur, 1967’de ise ihracata dönük bir gıda endüstrisinin kurulmasına öncülük eden Tat Gıda’nın Bursa’daki ilk fabrikası kurulur. İlk kablo fabrikasını kurmak üzere Siemens ile ortaklık anlaşması yapılır. General Electric işbirliğiyle ilk elektrik motoru ve kompresörünü üreten Türk General Elektrik Endüstrisi ve cam elyafı ile yalıtımda öncü olan İzocam kurulur.

Topluluğun çeşitli alanlarda faaliyet göstererek hızla gelişmesi, bu çeşitlilik ve büyümeye uygun bir örgütlenmeyi gerektirir. Sevk ve idare ile organizasyon konusunda Türk ve yabancı uzmanların yıllar süren çalışmaları sonucunda yeni bir adım atılır. Koç Holding esas mukavelesi 20 Kasım 1963 günü Beyoğlu 1. Noterin huzurunda Divan Oteli’nde kurucular tarafından imzalanır. Türkiye’de vergi listelerinin ilk kez açıklandığı 1964 yılında, Vehbi Koç ülkenin en yüksek vergisini ödeyen kişi olur. Memleketine daha fazla hizmet etmek, hayırseverlik işlerini bir çatı altında yürütmek ister. Yeni vakıfların kurulması için 20 yıllık bir uğraş verdikten sonra, 1969 yılında nihayet amacına ulaşır. Eğitim, sağlık, kültür ve sanat alanlarına odaklanan Vehbi Koç Vakfı, ülkemizin ilk ve en büyük vakfıdır. Bunun yanı sıra Türkiye Eğitim Vakfı’nın (TEV) kurulmasına öncülük eden isimlerden biri olur.

1970’ler-İhracata odaklanma
Ekonomik zorluklar, petrol krizi, döviz darboğazı ve siyasi krizlerin damga vurduğu 70’li yıllarda Koç Topluluğu bütün bunlara rağmen yatırımlarını sürdürmeye devam eder. Bu dönemde, Topluluk giderek büyür ve Koç ailesinin bireyleri, bu devasa yapı içerisinde etkin biçimde görev alır. Vehbi Koç, anılarında bu dönemden bahsederken şunları söyler: “Sanayiciliğe başlarken, daha işin başında bunun kolay olmayacağını biliyordum. Zorluklara katlanmayı, engelleri aşmayı göze aldım ve sonunda sadece bir sanayi grubu hâline gelmedik, önemli bir bilgi birikimi ve tecrübeye de sahip olduk. Bu tecrübeye dayanarak, özellikle 1973-80 arasında durmadan tırmanan siyasal kriz devresinde de yatırımları durdurmadık. Sahip olduğum her şeyi bu memleketten almıştım ve kaderimiz memleketin bekasına bağlanmıştı. Politik ve ekonomik sıkıntılara bakıp gelecekten umutsuz olamazdık.”

Topluluğun odağında ihracat vardır. 1970’te ihracat faaliyetlerinin büyütülmesi ve merkezileştirilmesi amacıyla Türkiye’deki ilk dış ticaret şirketi olan Ram Dış Ticaret kurulur. Dış ticaret kavramının pek bilinmediği bir dönemde, bu alanda bir okul hâline gelir. Birçok mevcut iş alanında ihracat adetleri büyürken ihraç bölgeleri çeşitlenir.

1968’de temelleri atılan Tofaş fabrikası 1971’de Murat 124 modeli ile seri üretime başlar ve bundan üç yıl sonra ilk parti ihracatını Mısır’a yapar. 1973 yılında otomotiv sanayi için çeşitli dökümler yapabilecek Döktaş Fabrikası, 1974’te ilk oto kiralama şirketi Avis Setur Oto Kiralama faaliyete geçer. 1975’te ilk özel sektör ar-ge merkezi Koç Holding bünyesinde kurulur. 1979’da TürkTraktör, Türkiye’nin ilk traktör ihracatını Pakistan’a yapar.

1972 yılında ilk genel kurul toplantısını yapan TÜSİAD’ın konsey başkanlığına seçilen Vehbi Koç, artık çok sayıda şirketi bünyesinde barındıran bir yapıyı yönetmektedir. Anılarını aktarırken, “Bu kadar çeşitli alanlara neden yayıldığımızı merak edip soranlar çok oldu” diyerek, bunun nedenlerini şöyle açıklar: “Türkiye, dünyanın gelişmiş memleketlerine kıyasla küçüktür. Bizde, büyük ülkelerde olduğu gibi, bir tek alanda iş yaparak büyümek çok güçtü. Ekonomik ve politik durumumuz sürekli olarak iniş çıkışlar gösteriyordu. Bu bakımdan, bir iş zarar ederse, bir başka iş kâr eder, böylece dengeyi sağlarım düşüncesiyle davrandım. Bunda isabet ettiğime inanıyorum.”

Bu 10 yıllık dönemde de sosyal sorumluluk çalışmaları devam eder. Cumhuriyet’in 50. yılı için 1973’te Taksim’deki Atatürk Kitaplığı’nın kurulup devlete devredilmesi, bu konudaki önemli örneklerden biridir.


Türkiye'de dayanıklı tüketimde birçok ilke imza atan Arçelik, 1974 yılında ilk otomatik çamaşır makinesini üretti.

1980’ler-21. yüzyıla hazırlık
1980 yılının hemen başlarında, kamunun ekonomideki ağırlık ve denetimini azaltmayı, serbest pazar ekonomisine geçişi sağlamayı öngören “24 Ocak kararları”, yeni bir dönemin işaretidir. Siyasi krizin damgasını vurduğu aylar sonrasında 12 Eylül askeri darbesi yaşanır. 1983’e kadar devam eden askeri yönetim sonrası yapılan seçimlerle sivil yönetim dönemi yeniden başlar. Yeni ekonomik program ise “24 Ocak kararları” doğrultusunda şekillenmiştir. Liberal politikaların uygulandığı bu dönemde ihracata büyük ağırlık verilir. Koç Topluluğu için ise 1980’li yıllar, yeniden yapılanma, 21. yüzyılın getireceği yeniliklere ve küreselleşmeye hazırlık dönemidir. En önemli değişim, 30 Mart 1984’te Vehbi Koç’un İdare Meclisi Başkanlığı’nı Rahmi M. Koç’a devretmesidir. Suna Kıraç ise Başkanvekilliğine getirilir.

Bu dönemde temel stratejiler gözden geçirilir, yeni sektörlere girilir. Bunlar arasında en önemlilerinden biri de bankacılıktır. 1986’da American Express Company ortaklığıyla Koç-Amerikan Bank kurulur. Migros ile perakendecilik sektöründe adımlar atılır.

Yeni çağın gereklerine uygun olarak teknolojinin önemi artmaya başlar. Koç Topluluğu bunu öngörerek müşteri hizmetleri ve toplam kalite alanında önemli ilerlemeler kaydeder. 1983 yılında Bekoteknik, Türkiye’de ilk kalite çemberleri uygulamasını hayata geçirir. Topluluk şirketleri mali bünyelerini güçlendiren, karar mekanizmalarını hızlandıran ve üretim teknolojilerini yenileyen yatırımlara yönelir, 2000’li yıllara yatırım yapar.
Dayanıklı tüketim, elektronik ve bilgisayar yazılım alanında teknoloji üretilmeye başlanır. İleri teknolojiyle ürün kalitesinde artış sağlanır. Yurtdışında önemli pazar payları kazanılır. Topluluk şirketleri, ulusal ve uluslararası düzeyde teknoloji ve kalite alanında ödüller kazanır.

1985 yılında ilk yerli bulaşık makinesini üreten Arçelik, 1986’da ABD’ye Türkiye’den ilk buzdolabı ihracatını yapar. Aynı yıl Ford Otosan dizel motoru üretimine başlanır ve Türkiye’de otomotiv alanında bir ilke daha imzasını koyar.

80’li yıllarda Topluluk, kültür ve eğitim alanında da çok önemli adımlar atar. Bunlardan ilki, 1980 yılında Türkiye’nin ilk özel müzesi olan Sadberk Hanım Müzesi’nin kuruluşu, bir diğeri ise 1988 yılında Koç Özel Lisesi’nin faaliyete geçmesidir.

Bütün ömrünü ülkesinin kalkınmasına vakfeden Vehbi Koç, 1987 yılında Milletlerarası Ticaret Odası (ICC) tarafından Dünyada Yılın İş Adamı seçilir. Aldığı pek çok ödül arasında özel önem atfettiği bu ödül, ona Hindistan Başbakanı Rajiv Gandi tarafından takdim edilir.

1990’lar-Koç Holding, küresel devler liginde
Koç Topluluğu için 1990’lı yıllardaki en hazin gelişme, kurucu Vehbi Koç’un 25 Şubat 1996 tarihinde yaşama veda etmesidir. 95 yıllık hayatının her anını dolu dolu geçirmiş olan Vehbi Koç, ömrünün son anına kadar çalışmayı sürdürmüştür. Son yıllarında ise işleri devrettiği evlatlarının başta Yönetim Kurulu Başkanı Rahmi M. Koç olmak üzere Topluluğu büyütmeye devam etmesini, sosyal ve kültürel alanda yeni değerler yaratmasını gururla izleme şansına sahip olmuştur.

1992 yılında bir gazetenin “İşte Devlet İşte Koç” başlığıyla verdiği haberde, 90’ın üzerinde şirket ve 38 bin 500 çalışana ulaşan Koç Topluluğu’nun elde ettiği rakamlarla bir sanayi kuruluşundan öte, küçük bir devlet büyüklüğüne ulaştığı yorumu, ulaşılan noktayı kayda geçirir. 1994 yılında ise Koç Holding, ABD’de yayımlanan Fortune dergisinin “Dünyanın En Büyük 500 Şirketi” listesinde 84. sırada yer bularak küresel ligdeki konumunu tescil eder.

1990’lar, Doğu Bloku’nun çökmesiyle dünyadaki güçler dengesinin değiştiği, çok uluslu şirketlerin sayısının giderek arttığı, ithal ürünlerle rekabetin önemli bir değişim gerektirdiği yıllardır. Koç Topluluğu da bu ihtiyaca dönük olarak yeni adımlar atar. Topluluk şirketleri arasında entegrasyonun gelişmesi için stratejik adımlar atılır, Ar-Ge’ye önemli yatırımlar yapılır. Teknoloji üreten kurum olma hedefi daha da öne çıkar. E-ticaret ve bilişim alanlarında yeni yatırımlara yönelinir. Hizmet sektörünün gelişmesine özen gösterilir.

Ulusal pazar artık Koç Topluluğu için hiç yeterli değildir. Arçelik, beyaz eşya üretiminde Avrupa’nın en büyükleri arasına girmiştir. Arçelik ve Beko girdikleri her pazarda yer edinmeye başlar. “Bir dünya markası olmayı” hedefleyen Beko, bir Türk şirketinin yurt dışında da başarılı olabileceğini kanıtlar. İngiltere, Almanya, Fransa, İspanya, Polonya, Rusya, Kuzey Afrika ülkelerinde Koç Topluluğu’nun ürettiği ürünler büyük talep görerek pazarın önde gelen markaları arasına girer.

1990 yılında Ram Dış Ticaret, ihracatta 500 milyon ABD Dolarını aşan Türkiye’deki ilk şirket olur. 1995’te Tofaş tüm dünya için üretime Tempra modeli ile başlar.


Türkiye'de dış ticaretin öncüsü Ram Dış Ticaret, ihracatta 500 milyon ABD Doları'nı aşan ilk şirket oldu.

Koçtaş, sektördeki en önemli atılımını 1996 yılında İzmir Bornova’da açtığı mağaza ile gerçekleştirir. Daha sonra birbiri ardına mağazalar açar. 1997’de süt ve sütlü ürünler konusunda Türkiye’nin en eski ve en köklü kuruluşu olan SEK şirketi satın alınır. Aynı yıl, Migros, Türkiye’de internet üzerinden satış yapan Migros Sanal Marketi kurar. İki yıl sonra da sadece Türkiye’nin değil, Avrupa’nın da ilk “kasiyersiz kasa” uygulamasını Ankara’da hayata geçirir. Koçfinans, Türkiye’nin ilk çipli taksitli alışveriş kartını piyasaya sunar. Toplam kalite alanındaki uygulamalar gelişirken 1998’de Türkiye’nin ilk ISO 9001 belgeli oteli, Divan Oteli olur.
90’lardaki atılım, sadece sanayi ve hizmet sektörlerindeki adımlardan ibaret değildir. Toplumsal faydaya dönük çok önemli yenilikler hayata geçirilir. 1992 yılında, Türkiye’de hemşirelik alanında mezuniyet sonrası eğitim veren ilk ve tek merkez Semahat Arsel Hemşirelik Eğitim ve Araştırma Merkezi kurulur. Bundan üç yıl sonra Vehbi Koç Vakfı uzun yıllar desteklediği Amerikan Hastanesi’ni hizmetlerini geliştirerek sürdürmesi amacıyla satın alarak yönetimini üstlenir.

1993 yılında Türkiye’de vakıfların üniversite kurabilmesini sağlayan kanunun çıkmasının ardından Koç Üniversitesi öğretime başlar.

1994 yılında özel sektör öncülüğünde kurulan ilk sanayi müzesi Rahmi M. Koç Sanayi Müzesi, tüm dünyada dikkatleri üzerine toplar ve kuruluşundan iki yıl sonra Avrupa’da Yılın Müzesi ödülüne layık görülür. Aynı yıl konusunda ilk olan Deniz Temiz Derneği faaliyete geçer. 1994’te Vehbi Koç Ankara Araştırmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi (VEKAM) ve 1996’da Suna-İnan Kıraç Akdeniz Medeniyetleri Araştırma Enstitüsü (AKMED); etnografik, kültürel ve tarihi değerlerin araştırılması, belgelenmesi ve korunması yolunda önemli çalışmalara başlar. Ekonomik ve kültürel hayata büyük katkılarda bulunan Rahmi M. Koç ve Suna Kıraç, 1997’de Devlet Üstün Hizmet Madalyası ile ödüllendirilir.

2000’ler-Yeni bin yılda büyük satın almalar
2000 yılı, sadece yeni yüzyılın değil, yeni bin yılın da başlangıcıdır. Dünyada değişim rüzgârı artık daha sert eser. Teknolojinin yeni çağa damgasını vuracağı artık netlik kazanmıştır. Uluslararası sınırlar silikleşmeye başlarken ölçekler büyümüş, küreselleşme hızlanmıştır. 90’larda büyük bir dönüşümü başlatan Koç Topluluğu ise çıtayı daha da yükseltmenin peşindedir. Koç-Fiat ortaklığı, 2000 yılı ile birlikte Doblo modeliyle yeni bir sıçramaya tanık olur. Fiat, ilk kez bir modelini İtalya dışındaki tek bir ülkede ve sadece bir merkezde üretme kararı almıştır. Bu, Tofaş için üretimde küresel pazar anlayışının habercisidir.

2001 yılında ise Türk otomotiv sektöründe bir kerede yapılmış en büyük yatırım olan Ford Otosan Kocaeli Fabrikası hizmete girer. Ford Motor Company başkanı Jacques Nasser, törende yaptığı konuşmada Türkiye’nin kendileri için çok önemli bir coğrafya olduğunu dile getirerek “Stratejik bir ülkede 21. yüzyılın üretim merkezini kurduk. Bu yatırım Türk ekonomisine olan güveni artıracaktır. Türkiye küresel operasyonlarımız ve otomotiv sektöründeki küreselleşmenin merkezi olacağı için tercihimizdir” der.

Koç Topluluğu için 2000’li yıllarda önemi artan bir diğer iş kolu da enerjidir. Bu sektörde en önemli işbirliklerinden birisi, o dönemde 10 yıllık bir şirket olan Opet’le yapılan ortaklık anlaşması olur. 2002 yılında Opet’in yüzde 50 hissesini alan Koç Holding şirketin dönüşümünde de önemli bir rol oynar. 4 Nisan 2003, Koç Topluluğu için yeni bir milattır. O tarihte, Rahmi M. Koç, babasının yaptığı gibi, sağlığında Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanlığı görevini büyük oğlu Mustafa V. Koç’a devreder.

2005 yılına iki büyük satın alma damgasını vurur. Tüpraş ve Yapı Kredi, Koç Topluluğu bünyesine katılır. Türkiye’nin en büyük şirketi olan Tüpraş, devlet için en yüksek özelleştirme gelirini sağlayan özelleştirmelerden biridir. 2006’da Yapı Kredi ve Koçbank’ın birleştirilmesiyle oluşan yeni Yapı Kredi ise Türkiye’nin dördüncü büyük özel bankası olur. 1975 yılından beri Koç Topluluğu bünyesinde bulunan perakende zinciri Migros 2008’de satılır. Aynı yıl Otokar, ilk Türk ana muharebe tankının tasarımı ve prototiplenmesi için ana yüklenici olarak görevlendirilir. 2009 yılında ise yüzde 100 Türk mühendisleri tarafından ABD pazarı için özel olarak geliştirilen Ford Transit Connect, görkemli bir törenle Amerika’ya ilk yolculuğunu yapar.

2000’li yıllarda Koç Topluluğu’ndaki ekonomik gelişmelere kurumsal ve sosyal sorumluluk alanında da önemli gelişmeler eşlik eder. 2002 yılında Vehbi Koç Vakfı bünyesinde Vehbi Koç Ödülleri başlatılır ve eğitim, sağlık ve kültür alanlarında değerli katkılarda bulunan kişi ve kurumlar ödüllendirilerek bu alandaki çalışmalar desteklenir.
Koç Holding’in kuruluşundan bu yana sürekli gelişen sorumlu vatandaşlık yaklaşımı, 2006’da Birleşmiş Milletler Küresel İlkeler Sözleşmesi’nin imzalanması ile resmî bir politika olarak uluslararası boyuta taşınır. Mustafa V. Koç ve dönemin Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Kofi Annan’ın birlikte imza attığı sözleşmeye Türkiye’den katılan ilk büyük kuruluş, Koç Topluluğu’dur.

2006 yılında ise sosyal sorumluluk alanında dev bir proje başlatılır: “Ülkem İçin”… Koç Topluluğu şirketleri, çalışanları, bayileri ve tedarikçileri arasında sosyal sorumluluk yaklaşımını yaygınlaştırmayı hedefleyen bir çatı proje olan “Ülkem İçin” iki yılda bir değişen temalarıyla toplumsal sorunlara karşı daha katılımcı bir tutum geliştirmeyi ve yerel gelişimi destekleyerek, yaşam standardını yükseltecek projeleri hayata geçirerek yol alır.
Koç Holding, 2007 senesinde 10 yıllık bir anlaşmaya imza atarak İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından düzenlenen İstanbul Bienali’nin sponsorluğunu üstlenir. Daha sonra bu sponsorluk 2026 yılına kadar uzatılır. Bütün bu çalışmalar, 2000’li yıllarda iki büyük ödül getirir. Koç Ailesi Türkiye’nin kültür mirasına yaptığı katkılar sebebiyle Dünya Anıtlar Vakfı (World Monuments Fund) tarafından Hadrian Ödülü’ne 2007 yılında layık görülür. 2009 yılında ise dünyada hayırseverliğin Nobel’i olarak bilinen Carnegie Hayırseverlik Madalyası, Koç Ailesi’ne verilir.


Koç Topluluğu, Türkiye'nin en büyük sanayi kuruluşu olan Tüpraş'ı 2006 yılında bünyesine kattı.

2010’lar ve bugün-Küresel güç
2008 yılında başlayan küresel krizin etkileri, sonraki yıllarda sürmüş olsa da Koç Topluluğu tarihi boyunca yaptığı gibi, ekonomik zorluklara meydan okuyarak yatırımlarına devam eder. 2011’de başlayan büyük yatırım programları ile Koç Topluluğu bünyesindeki birçok şirkette verimlilik artışı, teknoloji iyileştirmesi, yeni ürünlerin geliştirilmesi, kapasite artışları ve yurt dışı açılımları gerçekleştirilir. Tüpraş’ı Akdeniz’in en önemli oyuncularından biri hâline getirmek üzere İzmit Rafinerisi’nde hayata geçirilen Fuel Oil Dönüşüm Ünitesi yatırımı, 2014 yılında tamamlanır. Bu, Cumhuriyet tarihinin tek seferde yapılan en büyük sanayi yatırımıdır ve Türkiye’nin cari açığını yılda yaklaşık 1 milyar dolar azaltmaya adaydır. 2019 yılında ise Tüpraş’ın demiryolu lojistik alanındaki iştiraki Körfez Ulaştırma A.Ş, Türkiye’nin ilk özel tren işletmesi olur.

2010’lu yıllarda dayanıklı tüketim alanında da önemli gelişmeler yaşanır. 2011’de Arçelik, Afrika’nın en büyük beyaz eşya üreticisi Defy Appliances’ı satın alır. Beko 2011’de Avustralya’da, 2013’te Sri Lanka, Singapur ve Suudi Arabistan’da, 2014’te Bangladeş’te lansmanlarıyla bir dünya markası olarak gücünü artırır. 2015 yılında Malezya Beko Appliances ve Vietnam Vietbeko iştirakleri kurulur. Arçelik’in dünya genelindeki 15. üretim tesisi olan Tayland Buzdolabı Fabrikası hizmete girer. Bundan beş yıl sonra ise Arçelik ve TATA ortaklığıyla Hindistan'da Beko Voltas Şirketi kurulur ve Hindistan pazarı için buzdolabı üretimine başlanır. Geçtiğimiz yıl da Hitachi ile Japonya dışındaki küresel ev aletleri pazarında çoğunluk hissesiyle bir ortaklık anlaşması imzalanır.
2010’lu yıllarda enerji ve dayanıklı tüketim sektörlerindeki bu atılımlara otomotiv sektörü de eşlik eder. 2012 yılında Otokar, Türkiye’nin ilk zırhlı muharebe aracını üretir. Aynı yıl Ford Otosan, üçüncü fabrikasının temelini Yeniköy’de atar ve iki yıl sonra açılışını yapar. Şirketin 2011-2014 yıllarında yapılan 1,6 milyar doları aşan yatırım harcamaları, Türkiye otomotiv sanayiinde bir rekordur. Bundan altı yıl sonra ise Türkiye’de bataryası dâhil komple elektrikli ticari araç üreten ilk otomotiv şirketi olmak hedefiyle 130 bin adet kapasiteli batarya montaj hattını hayata geçirmek üzere çalışmalar devreye girer.

Buna paralel olarak Tofaş da küresel alanda önemli bir atılım içerisindedir. 2014’te Tofaş’ta geliştirilip üretilen ve Türkiye’nin küresel ticari araç üretim üssü hâline gelmesinde kilit rol üstlenen Doblo modelinin ABD ve Kanada’ya ihracatı başlar.


Arçelik ve TATA ortaklığıyla Hindistan'da kurulan Beko Voltas Şirketi, son yıllardaki önemli yurt dışı yatırımlarından biri oldu.

Koç Topluluğu’nun küresel gücünün artmasında büyük katkıları olan Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa V. Koç’un 21 Ocak 2016 tarihindeki ani vefatı, Koç Ailesi’ne ve Koç Topluluğu’na büyük bir acı yaşatırken tüm Türkiye’de de yasla karşılanır. Zira o sadece başarılı bir iş insanı değil, memleketine tutkuyla bağlı, sosyal konularda duyarlılığıyla örnek olan bir liderdir.

Vehbi Koç’un yıllar önce büyük bir öngörüyle oluşturduğu kurumsal yapı, yaşanan bu acı kayba rağmen gelişimin devam etmesinin garantisidir. Koç Topluluğu, kurucusunun çizdiği vizyon doğrultusunda çalışmalarını sürdürürken Yönetim Kurulu Başkanlığı görevinde bayrağı Ömer M. Koç devralır. Yatırımlar artarak devam eder. Otokoç Avis ve Budget Group, Yunanistan’ın en büyük araç kiralama şirketlerinden Olympic Commercial and Tourism Enterprise SA’yı satın alarak önemli bir açılım geliştirir.

Koç Holding dünyanın en etkili düşünce kuruluşları arasında yer alan Chatham House’un kurumsal ortağı olarak bu alandaki liderliğini pekiştirir. Kültür-sanat alanında özen ve titizlikle yürütülen çalışmalara yenileri eklenir. 2017 yılında İstanbul Bienali kapsamında İstanbul’a kalıcı bir eser hediye edilir ve her bienalde kente yeni bir kalıcı eser kazandırma kararı alınır. 2010–2018 yılları arasında 35 sergiyi izleyicilerle buluşturan Arter, 2019 yılının Eylül ayında Dolapdere’deki yeni binasına taşınır. İstiklal Caddesi’ndeki önceki mekan ise Meşher adıyla faaliyete geçerek Türkiye’nin kültür-sanat hayatına katkılarını sürdürür.

100’üncü yaşa doğru
Koç Topluluğu, 100 yıla yakın süre önce başlayan yolculuğunu, uzun vadeli değer yaratma hedefi ve küresel büyüme vizyonu çerçevesinde devam ettiriyor. Bugün cirosu, ihracatı, Borsa İstanbul’daki payı ve yarattığı istihdam ile Türkiye’nin en büyük şirketler topluluğu. Aynı zamanda yurt dışında yaptığı yatırımlar ve birçok ülkedeki önemli pazar payları sayesinde küresel ligdeki gücünü giderek artırıyor. Koç Holding, uzun yıllardır dünya çapında en büyük 500 şirket arasında yer alan tek Türk kuruluşu. Ayrıca, Forbes tarafından yayınlanan “Dünyanın En İyi İşverenleri” listesinde bu yıl da Türkiye’nin 1 numarası olmuştur.

Teknolojik gelişime büyük önem veren ve bu yönde dönüşüm programlarını hayata geçiren Koç Topluluğu, Türkiye’de özel sektörün Ar-Ge harcamalarının yaklaşık yüzde 7’sini gerçekleştirerek bu alandaki liderliğini de sürdürüyor. Aynı zamanda da Türkiye’nin en büyük fikri haklar portföyüne sahip. TÜİK 2021 verilerine göre Türkiye ihracatının yüzde 7’sini tek başına gerçekleştiren Koç Holding ve Koç Topluluğu, Türkiye İhracatçılar Meclisi 2021 raporuna göre En Büyük 10 İhracatçının 4’ü Koç Topluluğu şirketlerinden. (Birinci Ford Otosan, altıncı Arçelik, sekizinci Tofaş, dokuzuncu Tüpraş) ) İstanbul Sanayi Odası 2021 raporuna göre ise Türkiye’nin en büyük 10 sanayi kuruluşunun 4’ü yine Koç Topluluğu şirketlerinden. (Birinci Tüpraş, ikinci Ford Otosan, yedinci Arçelik, sekizinci Tofaş)Avrupa Komisyonu’nun Ar-Ge harcamalarının büyüklüğüne göre oluşturduğu “Dünyanın En Çok Ar-Ge Harcaması Yapan 2.500 Şirketi”nin 2020 listesinde Koç Holding ile birlikte Ford Otosan, Arçelik ve Tofaş da yer alıyor. Türkiye’de ilk anonim şirketin kurulması, ilk endüstriyel girişim, ilk uluslararası ortaklık, ilk halka arz gibi pek çok ilke imza atan Koç Topluluğu'nun en önemli hedefi, geçmişte olduğu gibi gelecekte de tüm paydaşları için değer yaratmak. Kurucusu Vehbi Koç’un “Ülkem Varsa Ben de Varım” ilkesi, tüm Koç Topluluğu için düne ve bugüne olduğu gibi geleceğe de ışık tutuyor…

Pandemi döneminde başarılı uygulamalarıyla örnek olan, performansını artırarak sürdüren Topluluğun odağında, ikinci yüzyılında da Türkiye sanayisinin amiral gemisi olmaya devam etmek ve küresel ligdeki gücünü artırmak bulunuyor.