17 Nisan 2024

Lojistikte geçerli tek paradigma: “SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK”

İklim değişikliği, artan karbon emisyonları ve hızla tükenen doğal kaynaklar, lojistik ve taşımacılık sektörünün yeniden şekillenmesini zorunlu kılıyor. Bu değişim, sadece çevresel açıdan değil, aynı zamanda ekonomik ve sosyal boyutlarıyla da kritik öneme sahip.
 
Ekonomik, politik ve sosyal faaliyetlerin sonucu olarak dünyayı tehdit etmeye başlayan iklim değişikliği, tüm sektörleri adeta teyakkuza geçirdi. Artan çevresel sorunlar ve iklim değişikliği ile birlikte “sürdürülebilirlik” iş dünyasının ajandasında artık öncelikli gündemlerden biri. Pek çok sektörde olduğu gibi küresel ticaretin ve ekonominin can damarı olması ve çevresel etkileri açısından da kritik bir rol oynayan lojistik sektöründe de sürdürülebilirlik uygulamalarının önemi giderek artıyor.
 
Öte yandan tedarik zincirinin en önemli süreçlerinden lojistikte enerji tüketiminin çok yüksek olması çevresel sürdürülebilirlik konusunun bu sektörde daha da önemli hale getiriyor. Peki en küçüğünden en büyüğüne tüm işletmelerin gündeminde olan “sürdürülebilirlik” kavramı ne anlama geliyor?
 
Uzmanlara göre sürdürülebilirliğin başlangıç noktası ya da temel kaynağı “farkındalık” kavramı oldu. Çünkü insanların ihtiyaçlarının karşılanması -üretim ve tüketim döngüsü- gelecek nesiller için olumsuz sonuçlara neden olurken, bu sonuçlar insanların ve şirketlerin farkındalık sahibi olmasını zorunlu kıldı. Günümüzde ise söz konusu “farkındalık” kavramı yerini, işletmelerin sürdürülebilirlik uygulamaları ile çevreye daha az zarar vererek verimli bir üretim yapabilmesini hedefleyen yasal zorunluluğa bırakmaya başladı.
 
Her ne kadar “sürdürülebilirlik” kavramının hareket noktası çevre, doğa ve insan hakları gibi konularla ilişkili olsa da işletmeler açısından kavramın bir diğer boyutu “yeni bir ekonomik model” olarak ilerliyor. Bu nedenle, işletmelerin sürdürülebilirlik ilkesine tam uyum sağlamaları gezegenin geleceği için olduğu kadar kendi gelecekleri için de kritik bir öneme sahip.

Öte yandan girişimcilik ve yenilikçilik, sürdürülebilir lojistik sektöründe yeni fırsatlar yaratırken bu alandaki gelişmeleri de hızlandırıyor. Ayrıca, hükümetlerin ve uluslararası kuruluşların politika ve düzenlemeleri, bu dönüşümü desteklerken yeşil anlaşmalar ve sürdürülebilirlik teşvikleri, sektördeki değişimi hızlandırıyor.
 
Sektör uzmanlarına göre ise 2053'te karbon nötr olmayı hedefleyen Türkiye'nin yeşil dönüşümü, sadece iç pazarı için değil, aynı zamanda AB ve diğer uluslararası pazarlarla olan ticaretini de güçlendirmesi için de önemli. Çünkü, ihracatının yaklaşık yüzde 40'ını AB'ye gerçekleştiren Türkiye’nin, AB pazarına erişim ve AB ülkeleriyle ticaret yapma konusunda rekabet edebilirliğinin devamı, sürdürülebilirlik standartlarına uyumlu olmasına bağlı.
 
Sürdürülebilir Lojistik Yaklaşımları
 
En son yayınlanan raporlara göre lojistik sektörünün kendi içinde sera gazı emisyon oranına dağılımına bakıldığında taşımacılığın yüzde 89 depolamanın ise yüzde 11 seviyelerinde sera gazı emisyon payına sahip olduğu görülüyor. 
 
Diğer taraftan büyüyen ekonomi ve ticaret lojistik ağlarının sürekli genişlemesine neden olurken bu genişleme ve büyüme ile paralel artan lojistik faaliyetler enerji tüketimi ve çevreyi kirletici emisyonların oluşmasını da tetiklemeye devam ediyor. Bu nedenle lojistik sektörü özelinde daha sürdürülebilir faaliyetlerin yaygınlaşmasının önemi artarak sürüyor.
 
Lojistik sektöründe ise firmalar daha sürdürülebilir faaliyetler için; yeşil lojistik, yalın lojistik ve tersine lojistik gibi farklı yaklaşımları uyguluyor. Dijitalleşme ve yeni nesil teknolojilerle desteklenen bu yaklaşımlarla taşıma faaliyetlerine bağlı oluşan çevresel etkilerin azaltılması hedeflenirken diğer taraftan işletmelerin yenilikçi uygulamalarla küresel pazara entegre olması da kolaylaşıyor.
 
Yeşil Lojistik
 
Yeşil lojistik veya yeşil taşımacılık olarak ifade edilen yaklaşım, sektörel faaliyetlerde karbon salınımlarının azaltılmasını amaçlayan uygulamalara dayanır. Çevresel ve ekonomik olarak pek çok avantaj sağlayan yeşil lojistik, kaynakların daha verimli kullanılmasını amaçlar. Lojistik sektöründeki taşıma faaliyetlerine bağlı oluşan çevresel etkilerin minimize edilmesi bu yaklaşım ile mümkündür.
 
Yeşil lojistik, taşıma faaliyetlerinde gerçekleştirilen uygulamaların daha sürdürülebilir hale getirilmesi ile gerçekleştirilebilir. Geleneksel lojistik stratejilerinden farklı olarak yeşil lojistik yenilikçi uygulamalar ile yapılır. Dijital sistemler, yenilik ve inovasyon ile desteklenen yeşil lojistiğin çevresel açıdan pek çok faydası bulunur. Bunun yanı sıra yeşil lojistik, işletmelere müşteri memnuniyetinin artırılması, pazar rekabetinin yükseltilmesi, lojistik sektöründeki hizmet ve uygulamaların geliştirilmesi gibi farklı avantajlar da sağlar.
 
Tersine Lojistik
 
Tersine lojistik, sektörde sürdürülebilirliğin sağlanması için uygulanan yeni bir yaklaşım olarak dikkat çekiyor. Geleneksel lojistik uygulamalarında mal ve hizmetlerin ulaştırılması ile tedarik zinciri süreci sona erer. Ancak, tersine lojistikte geleneksel uygulamalardan farklı olarak tedarik zinciri kontrol evresi ile tamamlanır. Bu kapsamda, ürün ve hizmetlerin dağıtılmasından sonra gözden çıkarılan malların yok edilmesi veya geri dönüştürülmesi için kontrol süreci gerçekleştirilir. Tersine lojistik ile atık haline gelen ürünler kontrol edilerek geri dönüştürülür. Dönüşüm kapsamına alınmayan atık ürünler ise yok edilir.
 
Yalın Lojistik
 
Sektördeki sürdürülebilir yaklaşımlardan birisi de yalın lojistiktir. Yalın lojistik kaynakların verimli, etkin kullanılmasını dayanan bir yaklaşımdır. Böylece, taşıma faaliyetlerinde kaynak korunumu ile israfın azaltılması amaçlanır. Yalın lojistik uygulamaları sadece çevresel fayda sağlamaz, zaman, iş ve ekonomik kazanç konusunda da katkı sunar. Dolayısıyla, yalın lojistik sürdürülebilirlik açısından sektöre pek çok kazanım sağlayan bir yaklaşımdır.
 
Lojistik sektöründeki yalın uygulamalar, tedarik zincirinde katma değer üretmeyen tüm stratejilerden uzaklaşmayı gerektirir. Yalın lojistik, en az maliyet ile en kısa zamanda mal, hizmetlerin yerine ulaştırılmasını hedefler. Bu nedenle, tedarik zinciri sürecinde depolama miktarı az tutulur. Yalın lojistiğin temel prensibi, yüksek üretimin hızlı dağıtım ile tamamlanmasıdır.
 
Neden Sürdürülebilir Lojistik?
 
Sürdürülebilir lojistik ve taşımacılık ise özetle bu sektördeki çevresel ayak izini azaltmayı, kaynak kullanımını optimize etmeyi ve uzun vadede ekonomik sürdürülebilirliği sağlamayı hedefliyor. Dolayısıyla, sürdürülebilir lojistikte uygulanan tüm sistem ve yaklaşımların ileri teknoloji, inovasyon, dijitalleşme ile entegre edilmesi sayesinde sektörel bazda pek çok avantaj sağlamak mümkün. Bu anlamda markalaşma hedefi olan ve global pazara entegre olmayı amaçlayan işletmelerin sürdürülebilir lojistik stratejilerini uygulamaları önemli.
 
Sürdürülebilir lojistiğin işlemelere kazandırdığı bir diğer avantaj ise tedarik zinciri sürecini hızlandırması olarak öne çıkıyor. Zaman, maliyet, işten tasarruf sağlayan sürdürülebilir yaklaşımlar, aynı zamanda müşteri ile işletme arasındaki işbirliğini ve güveni güçlendirirken taşıma faaliyetlerinde açık iletişim, kolay takip, şeffaflık sağlayan uygulamalar ile sürdürülebilir lojistik işletmelere uzun vadeli kazanımlar sağlanıyor.
 
“Sürdürülebilir lojistik” neden önemli, sorusunun cevabı üç başlıkta özetlenebilir:
 
Çevresel Boyut: İklim değişikliği ve çevre kirliliğiyle mücadelede kritik bir rol oynar. Emisyonları ve fosil yakıt tüketimini azaltarak doğal kaynakları korur.
 
Ekonomik Boyut: Uzun vadede maliyet tasarrufları sağlar. Enerji verimliliği ve atık yönetimi ile operasyonel maliyetler düşürülür.
 
Sosyal Boyut: Toplumun sürdürülebilirlik beklentilerine yanıt verir. Çalışanların sağlığını ve güvenliğini iyileştirir, toplumda pozitif bir imaj oluşturur.